Dünyanın Sekizinci Harikası (2)
20. yüzyılın ikinci yarısında yapılan ve Josep Maria Subirachs'ın eserleriyle süslenen Tutku Cephesi(Passion Facade) oldukça farklı türde yapılmış bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında Doğuş Cephesi (Nativity Facade) ve Tutku Cephesi'nin mimari stilleri arasındaki (hatta kullanılan taş çeşitleri arasındaki) zıtlık gerçekten dikkat çekici ancak bu fark Gaudi’nin planına en başından itibaren dâhil edilmiş gibi görünüyor. Dahası, eğer ilk cephe olan Doğuş Cephesi İsa’nın doğumu nedeniyle dünyada oluşan mutluluğu simgelemeyi amaçladıysa, ikinci cephe olan Tutku Cephesi'nin de İsa’nın çarmıha gerilişi sebebiyle insanlık için çektiği acıları simgelediği apaçık ortadadır.
Bu nedenle Tutku Cephesi'nin (Passion Facade) asıl amacı aşırı dekoratif süslemelerden ziyade İsa'nın yeryüzündeki son günlerini tasvir eden çeşitli sahneleri sergilemekti. Subirachs'ın heykellerinde görülen keskin hatların oldukça zor bir tarz içermesinin sebebi belki de Gaudi'nin düz çizginin gerçek dünyada var olmadığı için kullanılamayacağına olan inancı ile örtüşmemesiydi. Her şeye rağmen, Subirachs'ın tabloların içerdiği güçlü anlamı aktarmakta ne kadar başarılı olduğu şüphesiz bir gerçek.Gerçekten de Çarmıha Germe anını, Judas’ın Öpücüğü sahnesini, İsa'nın tutuklanmasını ve çarmıhta çektiği acıyı içinizde hissetmeden tablolara bakmanız imkansız.
Bir kez daha tekrar edelim, her zamanki gibi, Gaudi'nin eserlerinden birini incelerken en küçük detay bile çok önemlidir. Dikkat edildiğinde görülecektir ki, Judas'ın Öpücüğü sahnesinin yanında yer alan karenin üzerinde bazı sayı dizileri oyuludur. Tabi ki sayılar belirli bir anlam ifade etmektedir ama bunu size burada söylemeyeceğim çünkü çözmesi o kadar da zor değil (Ante Litteram, bir çeşit Sudoku da diyebiliriz). Çarmıha gerilme sahnesinin hemen altına yerleştirilmiş diğer bir sahnede ise ilgi çekici daha fazla özellik bulunmaktadır. La Pedrera 'yı ziyaret ettiyseniz, sol tarafta bulunan Roma askerlerinin taslağının Casa Milà'nın çatısında bulunan heykelleri temel alarak modellendirildiğini fark edeceksinizdir. Onların solunda bulunan ve sahneye tanıklık etmekte olan evangelistin (vaiz, incilin mesajını yaymaya çalışan kimse) çehresinin Gaudi'nin kendi fotoğrafı sonrasında şekillendirildiğini tahmin etmek neredeyse imkânsızdır. Bu durum, Subirachs'ın büyük ustaya vermiş olduğu gizli bir hediye olarak yorumlanır. Son olarak, sahnelerin kronolojik bir şekilde; sol altta bulunan Son Akşam Yemeği tablosu ile başlayıp sağa doğru devam etmekte, en son ise ikinci ve üçüncü katlara doğru ilerleyerek 'S' şeklinde bir düzen oluşturmakta olduğu dikkatinizi çekecektir.
Kilisenin iç kısmına gelirsek, en az dışı kadar mükemmel olduğunu söyleyebiliriz. Ana kapıdan geçer geçmez (kiliseye girmeden hemen önce kapıdaki ve yerdeki oymacılığı fark etmeyi ihmal etmeyin), muhtemelen huşu içinde kaybolacak ve değişik bir manevi sevinç duyacaksınız. Vitray pencerelerinden (mozaik) süzülen harika ışık, muhtemelen fark edeceğiniz ilk şey olacaktır. Bunun nedeni Gaudi'nin bir kilisenin içindeki ışığın kesinlikle aşırıya kaçmaması gerektiğini düşünmesidir. İbadet etmeyi, düşüncelere dalmayı ve meditasyonu mümkün kılacak doğru miktarda ışık yeterliydi ona göre. Bu nedenle yapının içerisindeki atmosfer ışık nedeniyle değişik bir renge bürünmüş olmasına rağmen hala büyüleyici güzelliğini korumaktadır.
Bu olağanüstü kilisenin ayrıntıları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için bir sesli rehber tutmanız çok daha iyi olur. Bununla birlikte, bazı kısımlar o kadar aşikar ki, benim gibi önceden bilgisi olmayan biri için bile birçok şey gayet açık. Temelinde sütunlar dört farklı çeşit ve renkteki taşlarla inşa edilmiştir. Tapınağın uyumunu bozmaktan çok, bu çeşitlilik yapının benzersizliğine katkıda bulunmaktadır. Ana giriş doğu tarafında, Sant Jordi (Saint George, Katalonya’nun koruyucusu) heykelinin bulunduğu yerdedir.
Burası her sabah güneşin yükseldiği yerdir ve bu durum elbette tesadüf değildir, bu sayede her sabah kiliseye sihirli bir ışık huzmesi vurmaktadır. Mesih'in buğday demetleri ve üzüm salkımları ile bezeli heykelinin yerleştirilmiş olduğu zıt köşeden ise gün ışığı gelmemektedir. Sessizlik içinde bir süre durup kutsal resmin önünde dua etmenizi tavsiye ederim. Boyalı pencerelerin rengarenk ışığı, sizi hayrete düşürüp neredeyse şaşkına çevirecek kadar güçlü bir etkiye sahip olsa da, sütunların kendine has yapısını gözden kaçırmayın. Tavana doğru baktığınızda ince dallardan oluşan bir orman izlenimi edineceksiniz, bu etki sütunların dallanıp budaklanması sonucunda oluşmaktadır ve adeta uzun boylu taştan ağaçlardan oluşan bir orman izlenimi vermektedir.
Kilisenin tamamlanmasına bir hayli zaman kaldığını söyleyebiliriz fakat ön görülen tamamlanma yılının 2030 olduğu tahmin edilmekteydi (Son yayınlanan bilgiye göre Gaudi’nin ölümünün 100. Yıldönümü olan 2026’da tamamlanacaktır). Ana bölümlerden biri olan ve İhtişam Cephesi (Glory Facade) olarak adlandırılan cephe ise hala tamamlanmamıştır. Bu cephe İsa'nın kutsal görkemini yansıtan ve Tanrıya giden yolu betimleyecek şekilde yapılması planlanmaktadır. Şu anda görülebilen tek kısım, Gaudi’nin de çok sevdiği Park Guell'deki kulelere benzeyen renkli kule tepeleridir. Orijinalinde, kilisenin projesi birbirini andıran 17 benzer kuleyi ve boyu 170 metreye ulaşan uzun bir kuleyi içermektedir fakat günümüzde sadece 8 kule tamamlanabilmiştir. En uzun olanı hala tamamlanmamış olsa bile sanatçıların yapının bitirilmesi için gösterdiği yoğun çaba takdire şayandır.
Sayıları ve eğilimleri tesadüfi olmadığı için kuleler daha fazla takdir edilmeyi hak etmektedir. (Gaudi’den bahsediyorsak tesadüf kelimesini kullanmak zaten imkânsızdır). Üç cepheye yerleştirilmiş olan 12 kule (ya da sadece 8'inin tamamlandığı gibi) havarileri simgelerken en yüksek kule açıkça İsa'yı temsil etmektedir. Etrafında bulunacak olan dört kule ise (havarilerinkilere benzer yaklaşık yüzer metre olacak şekilde) 4 vaizi (4 İncil’i) sembolize edecek ve ondan biraz daha alçak olanı ise Kutsal Meryem'in simgesi olacak şekilde yapılacaktır.
Düz çizgiye duyduğu nefreti göz önüne alındığında Gaudi’nin kulelere karakteristik bir eğri biçimini vermesi dikkat çekmektedir. Böyle tuhaf bir şekil için ilham kaynağının Montserrat Dağı’nın kendine has yapıdaki şekilleri olduğu söylenir. Dekorasyonlara gelince, mevcut kuleler, sanatsal mozaiklerle süslenmiş muhteşem zirvelerle karakterize edilmiş ve süslenmiştir. Hiç kimsenin böylesine ayrıntılı süslemeleri fark edebileceğini düşünmediklerini söyleyen insanlara karşılık olarak ise Gaudi’nin, “Melekler onları görecektir” dediğine inanılmaktadır.
Bu meraklandıran (ama oldukça anlamlı) yorum, beni başlangıçta yaptığım kişisel gözlemlere geri getiriyor. Son olarak birkaç şey eklersem daha rahat edeceğim, aksi halde bu yazı La Sagrada Familia'nın şu anki durumu gibi bitmesi imkansız olacak (çok daha az ilginç olsa da). Elbette, herkes tapınağı tercih ettiği şekilde ziyaret etmekte özgürdür. Yine de, orijinal projenin tam olarak anlaşılması (umarım birkaç on yıl içinde gerçekleşir), mekânın manevi bileşenine bakmadığınız takdirde pek de mümkün değildir.
Bu büyük girişin sonuna gelirsek (şifreli yazılar, apsisler ve Claustre del Roser adlı küçük ve ilginç manastır hakkında söylenecek çok şey olmasına rağmen), İncil gelenekleri ile paralellik gösteren bir cümle ile yazımı tamamlamak istiyorum. Gerçekten de Babil Kulesi gökyüzüne ulaşmak ve bu şekilde insanlığın gücünü göstermek için inşa edildiyse, La Sagrada Familia gibi olağanüstü bir binanın da sanatsal ve mimari standartlara meydan okumakla birlikte bu felsefeyi hedeflediğini düşünüyorum: İnsanlığı Tanrı'ya yaklaştırmak.
Fotoğraf galerisi
Başka dillerde de bulunan içerikler
- English: The Eighth Wonder of the World (2)
- Français: La huitième merveille du monde (2)
- Italiano: L'ottava meraviglia del mondo (2)
- Polski: Ósmy Cud Świata (2)
- Español: La octava maravilla del mundo (2)
- Deutsch: Das Achte Weltwunder (2)
- Português: A Oitava Maravilha do Mundo (2)
Bu mekanı puanla ve yorum yap!
Burayı (La Sagrada Familia) biliyor musunuz? Bu mekanla ilgili görüşlerini paylaş.