Fransa
İlk olarak rotamız hakkında bilgi vermek istiyorum. geziye tahmin edebileceğiniz üzere Paris'ten başladık. Nimes'te bir yakınımızın düğününe de katılmamız gerektiğinden rotamızı nimes'i de içine alacak şekilde akdenize doğru planladık. yolculuğumuzu Marseille'de bitirebildik ancak bu kadar yaklaşmışken meşhur Millaü Viyadüğü'nü görmeden yolculuğu bitirmek içimize sinmedi ve millau üzerinden paris'e geri dönerek başladığımız noktada yolculuğumuzu bitirmeye karar verdik. rotamız içerisinde toplam 17 ayrı nokta bulunuyor.
Yolculuk hakkında detaylara geçmeden önce fransa'da araç kiralayacakların önceden bilmesi gereken bazı şeylerden de bahsetmek istiyorum. beni en çok şaşırtan noktalardan birisi otoyolların pahalılığıydı. 2250km yol boyunca yaklaşık 120 euro civarında otoyol ücreti ödedik. bu masraftan kurtulmak istiyorsanız otoyol dışı yolları tercih edebilirsiniz ancak bu yollarda da en büyük sıkıntı yolların toplam iki şerit olması ve hız sınırının otoyollara kıyasla çok daha düşük olmasıdır. yani böyle bir rotayı otoyol kullanmadan yapmayı planlıyorsanız tatilinize en az 2-3 gün daha eklemelisiniz. bunun dışında araç kirası ise beklediğimden çok daha uygundu. ilk 3 günü paris'te geçirdiğimizden dolayı 8 günlük kira ücreti ödedik ve bunun için toplamda sadece 500 euro verdik. kiraladığımız araç mercedes'in b160 modeliydi ve 5 kişi için fazlasıyla yeterli oldu. bunun yanı sıra yolculuk boyunca sadece 150 euroluk mazot kullandık. saydığım masraflara ek olarak toplamda verdiğimiz 80 euroluk otopark ücretlerini de eklerseniz 5 kişinin araç için cebinden çıkan toplam masraf 850 euro oldu.
fransa'da araç kullanırken dikkat etmeniz gereken en önemli husus ise trafik kurallarına muazzam ölçüde uymanız gerektiğidir. yolculuk boyunca yaptığınız en ufak bir hata eve döndüğünüzde trafik cezası olarak karşınıza çıkacaktır. bu nedenle özellikle hız sınırını bir kilometre dahi olsa geçmemeye özen gösteriniz.
yolculuğu anlatmaya başlamadan önce araya ufak bir not eklemek istiyorum. gezdiğimiz yerleri fotoğraflarla, kelimelerle olduğundan çok daha iyi anlatabildiğimi düşündüğümden dolayı bu yazıda adı geçen yerleri detaylı bir şekilde anlatmak yerine o yeri basit bilgilerle tanıtıp fotoğraflarla süslemeyi uygun buluyorum. zaten aradan geçen 2 senenin sonunda birçok detayı unuttuğuma da eminim. bu nedenle yazının devamında uğradığımız yerleri size bu şekilde aktarmayı planlıyorum. umarım siz de bundan keyif alırsınız.
şimdi girişi yaptığımıza göre yolculuğa başlayabiliriz. paris her ne kadar kendi başlığında incelenmeyi hak eden bir şehir olsa da yolculuğumuzun bir parçası olduğundan değinmeden geçemeyiz. paris kendine has özellikleri sahip, gerçekten görülmediği takdirde insanda bir şeyleri eksik bırakacak bir şehir. 3 gün değil 1 ay gezseniz belki yetmeyecektir. ancak bu gezinin esas amacı road trip olduğu için ve daha önceden gezme şansı yakaladığımız bir şehir olduğundan paris'e sadece 3 gün ayırabildik. siz daha fazla zaman ayırabiliyorsanız mutlaka ayırmalısınız.
aracımızı kiraladıktan sonraki ilk durağımız paris'ten 170km uzaklıkta yer alan Auxerre oluyor. auxerre oldukça küçük, sevimli bir kasaba ve 1-2 saatte yürüyerek gezmeniz mümkün. şehir bölgenin kendine has mimarisini tanımak için görmeniz gereken yerlerden biridir.
gün içindeki bir sonraki durağımız 52km uzaklıktaki Vezelay. yolculuğumuz boyunca bizi en çok şaşırtan yerlerden birisi bu küçük kasabaydı. unesco tarafından koruma altına alınan bu yerleşkede birçok butik dükkan bulabilirsiniz. yine 1-2 saatlik sürede gezebileceğiniz bir yer olduğunu da ekleyelim.
vezelay'dan sonra geceyi geçireceğimiz yer olan Dijon için yola çıkıyoruz. dijon-vezelay arası yol yaklaşık 1.5 saat kadar sürüyor. açık konuşmak gerekirse dijon şehrini rotamızın sıklığı ve hava şartları nedeniyle hakkıyla gezemedik. şehre geldiğimizde hava kararmak üzereydi ve bu nedenle fotoğraflarımı tripod ile çekmek durumunda kaldım. yine de gezidiğimiz kadarıyla çok hoş bir şehir olduğunu söyleyebilirim. ayrıca meşhur hardalından almadan dönmeyin.
2. günün sabahında erkenden yola çıkıyoruz ve sadece 40km uzaklıktaki Beaune şehrine uğruyoruz. bu şehir şaraplarıyla meşhur bir şehir. bu nedenle özel bir ilginiz varsa uzun zaman geçirebilirsiniz. ancak bizim için 1-2 saat yeterli oldu. bu şehirdeki çatı tasarımlarının çok hoşuma gittiğini de belirtmem gerek.
beaune'dan sonra 250km mesafede, isviçre sınırının dibinde yer alan Annecy şehri için yola çıkıyoruz. annecy görmenizi şiddetle tavsiye edeceğim yerlerden biridir. annecy muazzam bir doğaya sahip avrupa'nın en temiz gölü unvanına sahip annecy gölünün yanında yer alan bir yerleşimdir. burada göle girebileceğiniz gibi doğa yürüyüşlerine de çıkabilirsiniz. şehir merkezi ise adeta küçük bir venedik'i andırmaktadır.
annecy'de bir gece kaldıktan sonra ertesi sabah 150km mesafedeki Lyon için yola çıkıyoruz. bazı kesimler lyon için fransa'nın gastronomik başkenti tanımını uygun görüyor. açıkçası lyon'un bu sıfatın karşılığını veren bir şehir olduğunu söyleyebilirim. biz kısıtlı zamanımız olduğu için sadece 1 gün gezebildik ama zamanı olanlar için fazlasında yarar var.
bir sonraki gün için ilk durağımız 14. yüzyılda papaya ev sahipliği yapan Avignon şehriydi. avignon lyon'dan 250km güneyde yer alan tarihi bir şehirdir. şehri gezmek 1-2 saatlik bir zamanımızı aldı. çok etkileyici bir şehir olmasa da geçerken uğramakta yarar var.
avignon'a uğradıktan sonra 100km uzaklıktaki meşhur liman şehri Marseille şehrine geçiyoruz. marseille kesinlikle görülmesi gereken şehirlerden birisi. özellikle bu şehirde biraz paraya kıyarak eski liman çevresindeki şu manzaraya sahip bir otelde kalırsanız, pişman olmazsınız. marsilya'nın çok güvenli bir şehir olmaması bahanesi ve biraz da yorgunluğun etkisiyle bu şehrin hakkını verememiş olmaktan dolayı pişmanlık çektiğimi belirtmeliyim. sizi bizim yaptığımız hatayı yapmayın bu şehre en az 1 gün daha ekleyin.
bir sonraki gün nimes öncesi son durağımız olan Arles'e uğruyoruz. arles 1 saatte gezebileceğiniz küçük bir şehir. zamanınız kıstlıysa uğramadan da geçebilirsiniz. çok bir şey kaybetmezsiniz.
arles'teki 1-2 saatin ardından, önümüzdeki iki günü geçireceğimiz, aynı zamanda çok da güzel bir düğüne katılacağımız Nimes şehrine varıyoruz. nimes kesinlikle bölgenin en güzel şehirlerinde biri. bu nedenle en az 1 gün geçirmekte yarar var. ancak düğün olmasa burdaki 2. gün yerine o günü marseille'ye ayırmayı tercih ederdim. ayrıca nimes'e geldiyseniz 22km mesafedeki Pont Du Gard'ı görmeden dönmeyin.
nimes'te geçirdiğimiz 2 günün ardından 40km uzaklıktaki fransa'nın en şaşırtıcı şehirlerinden birine geçiyoruz; Aigues Mortes. şehir size ekstra çok bir şey sunmasa da şehrin yanında yer alan bu bölgeye çok şaşıracağınıza eminim. kaçırılmaması gereken yerlerden biri.
sonraki durağımız fransa'nın üniversite şehirlerinden biri olan Montpellier. bu şehir özellikle genç nüfusuyla dikkat çekiyor. biz geceyi bu şehirde geçirecek şekilde planımızı yapmıştık ancak size tavsiyem geceyi geçirmek için bir sonraki durağı bekleyin.
gelelim bana göre gezinin en süpriz şehrine; Saint Guilhem Le Desert. burası birçok fransızın bile adını hiç duymadığı yerlerden birisi. kendine has bir mimariye sahip, doğanın tam ortasında küçücük bir köy olmasına rağmen geceyi geçirecek birkaç yer bulmak mümkün. bu kadar güzel bir yer olduğunu önceden bilseydik daha önce de söylediğim gibi montpellier yerine bu şehirde konaklamayı tercih ederdik.
istemeden de olsa bu şehri arkamızda bıraktıktan sonra Natgeo'da yapılışını anlatan belgeselini ilk izlediğimden beri görmeyi arzuladığım Millau Viyadüğü'nü görmek için yola çıkıyoruz. millau viyadüğünü görmek için millau şehrine gitmeniz gerekiyor. zira viyadüğün üzerinden geçerken büyüklüğünü ve etkileyiciliğini anlamak pek mümkün değil. gerçekten muazzam bir yapı.
bu etkileyici yapıyı arkamızda bıraktıktan sonra bourges öncesi son durağımız olan 230km mesafedeki Clermont Ferrad'a geçiyoruz. bu şehir siyah bir taş çeşidi kullanılarak yapılan binalarıyla aklımda kaldığını söylemeliyim. mimariye ilginiz var ise uğramadan geçmemek lazım.
paris öncesi son durağımız olan ve aynı zamanda fransa'daki son gecemiz için Bourges'e varıyoruz. dijon gibi bu şehre de hava kararmak üzereyken geldiğimiz için sadece akşam gezme şansı yakaladık. belki gezi boyunca benzerlerini gezdiğimiz için karış karış dolaşmak için bir hevesimiz kalmamıştı ancak yine de güzel bir şehir olduğunu söylemeliyim.
ertesi gün erkenden 250km uzaklıktaki havaalanı için yola çıkıyor ve uzun yolculuğumuzu tamamlıyoruz. buna benzer bir yolculuk planlıyorsanız tarihlerinizi belirlerken lavanta çiçeklerinin açtığı temmuz sonu dönemini tercih etmenizde yarar var. bu sayede lavanta bahçelerini de rotanıza dahil edebilirsiniz.
son olarak yolculuk oldukça yorucu ve yoğun olmasına karşın aradan birkaç hafta geçtikten sonra yolculuğun bütün zorlukları unutulurken, güzel anıların hepsi aklınızda yer etmiş oluyor. bu nedenle her nereye gidiyor olursanız olun gittiğiniz yerde zamanınızı asla boşa harcamayın. umarım bu uzun yazıdan keyif almışsınızdır.
Burada (Paris) yaşadığın Erasmus deneyimini paylaş!
Paris yerini bir yerli, gezgin veya değişim öğrencisi olarak biliyorsan... Paris hakkındaki düşüncelerini paylaş ! Farklı özelliklerini puanla ve tecrübelerini paylaş!
Deneyim ekle →
Yorumlar (0 yorum)