Mont Saint-Michel ve Normandiya

Fransa’nın her bölgesi ayrı ayrı ziyaret etmeye değer. Normandie ve Bretagnesınırında bulunan bu küçük ama oldukça etkileyici adacık da listenizde en üst sıralarda yer alması gereken duraklardan biri. Yalnızca fotoğraflardan bile Mont Saint-Michel’e hayran kalmak mümkün.

Photo Credit: Dominic Arizona Bonuccelli

Kaynak: https://d3dqioy2sca31t.cloudfront.net/Projects/cms/production/000/021/123/large/99371b3c5b65784d2de2386a9e7701a4/france-normandy-mont-st-michel-120816-az.jpg

Okyanus sularının yükselmesiyle dönem dönem ana karadan bağlantısı kopan Mont Saint-Michel’e ulaşım önceden yalnızca deniz yoluyla mümkünmüş. Şimdilerde ise ada ana karaya bir köprüyle bağlanmış durumda. Okyanusun ortasında tüm ihtişamıyla duran bu adacığın en tepesinde ise bir adet manastıryükseliyor. 700’lü yıllarda küçük bir kilise olarak inşa edilen bu yapı 900’lü yıllarda yerini Romanesk bir manastıra bırakmış. Karadan ve medeniyetten uzak oluşu bu adacığı inzivaya çekilmek isteyen rahip ve rahibeler için Orta Çağ boyunca oldukça ilgi çekici bir durak haline getirmiş. Oraya vardığınızda adanın neden inzivaya çekilmek için muhteşem bir yer olduğunu kolayca anlıyorsunuz. Bugün adayı dolduran turistlerle bile Mont Saint-Michel oldukça huzurlu ve ihtişamlı bir yer.

Köyün içinden geçerek manastıra çıkan basamakları tırmanırken Orta Çağ’da buranın nasıl bir yer olabileceği hakkında uzun uzun düşünme fırsatı bulacaksınız. Mont Saint-Michel esasen okyanusun ortasında yükselen bir tepe olduğundan yol boyu soğuk okyanus rüzgarları içinize işliyor. Özellikle kış aylarında burayı ziyaret edecekseniz sıkı giyinmeye dikkat edin. Adanın en tepesine yani manastıra ulaştığınızda rüzgar da sizinle beraber tepe noktasına ulaşıyor. Birazcık da olsa ısınmak için kendinizi manastıra attığınızda alıştığımız kilise mimarisine oranla çok daha sade bir iç mekanla karşılaşıyorsunuz. Tabii bu sadeliğin sebebi de buranın bir manastır olması. İlginç bir şekilde burası Fransız Devrimi sırasında hapishane olarak kullanılmış. Günümüzde ise hala ibadet amaçlı kullanılıyor.

Mont Saint-Michel’e ulaşım çok kolay değil. Açıkçası kendi başınıza burayı nasıl ziyaret edersiniz pek bilmiyorum. Ancak eminim bir yolu vardır. Biz Fransa’da özellikle tren ile ulaşımın çok pahalı olması sebebiyle buraya bir hafta sonu otobüs turu ile gelmeyi seçtik. Otel ve ulaşım masraflarıyla birkaç yıl önce yaklaşık 100 euro olan bu tur o zaman için elimizdeki en hesaplı yoldu. Gece konakladığımız otel çok muhteşem bir yer olmasa da ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetti. Eminim bu ve buna buna benzer turları erasmus sayfalarında kolayca bulabilirsiniz. Bence küçük bir arkadaş grubu olarak giderseniz bu turdan keyif alabilirsiniz.

Turun odak noktası Mont Saint-Michel; ancak onun dışında birkaç küçük Normandiyaköyünü de ziyaret ettik. Bunun yanı sıra bir de oranın ünülü plajlarında birini görmeye gittik. Ancak havanın soğuk olması sebebiyle çok da ilgi çekici değildi. Eğer daha önce okyanusu görmediyseniz belki yalnızca o sebepten sizin için enteresan bir uğrak noktası olabilir.

Normandiya’ya kadar gitmişken ziyaret ettiğiniz yerlerinden birinde mutlaka muhteşem tuzlu krepleri – galette – deneyin. Benim favorim somonlu krep ve tartiflette (patates, füme jambon, krema ve reblechon isimli özel bir peynirle yapılan bu yemeğin krep versiyonunu da bulabilirsiniz). Bunun yanı sıra tuzlu karamel – caramel au beurre salé – de  bu yörenin mutlaka denemeniz gereken lezzetlerinden biri. Bölge ineklerinin ne hikmetse doğal olarak tadı tuzlu olan sütleriyle yapılan tereyağlar da kendiğiliğinden tuzlu oluyor. Böylece bu tereyağı ile yapılan karamel de hafif tuzlu oluyor. Kesinlikle denemeniz gereken muhteşem bir lezzet.

Sözün özü, her sene dünyanın her yerinden milyonlarca turistin akınına uğrayan Mont Saint-Michel tüm ihtaşımıyla kesinlikle görülmeye değer bir yer. Buralara kadar gelmişken Normandiya köylerini zçyaret edip yöreye özgü tatları da denemeyi unutmayın. Bence memnun kalacağınız bir hafta sonu planı olacaktır.