Roma deneyimlerim
Roma hakkındaki düşüncelerim, deneyimlerim
Merhaba sevgili gezginler,
Bugün size çok beğendiğim, çok sevdiğim bir şehirden bahsedeceğim.Roma’yı neden bu kadar sevdiğimi inanın hiç bilmiyorum.Sanırım beni en çok etkileyen tarihi kalıntılardı. Bir ülkeye bir şehire gittiğiniz zaman genelde o şehirdeki tarihi eserler bir müze içerisinde sergilenecek kadar küçüktür. Roma’da ise koskocaman bir tarih yatıyor. Bunu hep söylüyorum Roma kesinlikle yürüyen bir tarih. Kolezyum benim çok etkilendiğim yapıtlardan biri.Bir çok insan Romanın overrated yani fazla abartıldığını söyler bu kendi görüşleridir bir şey diyemem ama bana kalırsa da Prag tam anlamıyla fazla abartılmıştır. Prag için de ayrı bir yazı yazacağım.Şİmdi biraz Roma’dan bahsetmek istiyorum.
Roma'ya nasıl nerden geldik?
Roma biletlerimizi Ryan air ile Hollanda Eindhoven’dan aldık. Eindhoven-Roma gidiş on altı euro ve dönüşte on altı euroydu. Erasmusta olmanın en güzel yanı da bu işte. Gideceğiniz ülkeye bileti Türkiye’den almak zorunda değilsiniz çünkü Türkiye’den alınan biletleri uçuk derecede pahalı. Erasmusumu Finlandiya’da yapıyordum ve geze geze Hollanda’ya gelmiştim.Hollanda denilince Amsterdam diyeceksiniz ama anlamsız bir şekilde Amsterdam’dan biletler pahalı. Bu yüzden Hollanda üzerinden uçacaksanız Eindhovenn’dan bir bakın derim. Biz Rotterdam’dan Eindhoven’a araba ile geçtik ama bildiğim kadarıyla tren de var. Yaklaşık bir buçuk saat sürdü araba yolculuğumuz ve sonunda Eindhoven hava alanına geldik. Burası küçük bir hava alanı olduğu için hemencecik işlerinizi halledebilirsiniz. Roma’ya olan uçuşumuzda yaklaşık olarak bir saat on beş dakika sürdü. Geri dönüş uçağımızı da iki gün sonrasına aldık. Yine Ryan air ile on altı euroya Eindhovan’a biletimizi almış olduk.
Roma’ya dair ilk izlenimlerimiz
Uçaktan iner inmez bizi küçücük bir havaaalanı karşıladı. Roma’da iki tane hava alanı bulunuyor. Fiumicino ve Ciampino bizim uçağımız Ciampino ya indi. Zaten duyduğuma göre düşük bütçeli hava yolları hep Ciampinoya indiriyormuş uçağı yani daha çok charter uçaklar ya da özel uçaklar. Türkiye’den Romaya direk uçak isterseniz Pegasus ve diğer hava yolu şirketleri size Fiumicino’ya indiricek. Avrupa asya diye ayrılmışta diyebiliriz.Bizim hava yolumuz Ryanair olduğu için Ciampino’dan şehir merkezine gitmenin bir yolunu bulmamız gerekiyordu. Buradan şehir merkezine direk metro bağlantısı yok.Bu nedenle kişi başı beşer euroya aldığımız Roma termini otogar biletimizle hava alanını terkettik. Hemen hava alanı çıkışında çeşitli otobüs firmalarının otobüsleri sizleri bekliyor.Biletinizi bizim gibi online alabilirsiniz ya da hemen hava alanının içinden de alabilirsiniz. Online da bazen fiyatlar daha uygun oluyor. Bu noktada dikkatli olmanız gereken husus biletin çıktısı. Bu otobüs firmaları şoförleri telefondan gösterilen barkodları Kabul etmiyor.Onları okutacakları bir sistemleri yok çünkü. Bu nedenle zaten online sitesinde de bilet alırken söylüyor mutlaka bunun çıktısını almalısınız yoksa otobüse binemezsiniz deniyor. Bizim kullanmadığımız diğer hava alanı ise Fiumicino semtinde yer alan Leonardo da Vinci Havaalanı; İtalya'nın en büyük havaalanıdır. Leonardo da Vinci'den şehir merkezine gitmek için tren, metro, shuttle, taksi, otobüs ve kiralık araçları kullanabilirsiniz. Türkiye’den yapacağınız uçuşlarda bu hava yolundan şehir merkezine gideceksiniz.
Biz de otobüs saatimiz gelince bindik ve terminiye doğru yol aldık. Otobüsler super lüks otobüsler değildi elbette ama öyle döküntü de değildi. Zaten en fakir ülkeye gitseniz bile genelde hava alanı servisleri asla döküntü araba olmaz. Turistleri karşılayacak ilk yer orasıdır çünkü. Otobüsle yolculuğumuz çok değil yaklaşık kırk dakika sürdü. Otobüs şehir merkezine yaklaştıkça kalabalıkta arttı. Sokaklardaki grafitiler, çöpler hepsi bir anda arttı. İtalya’da bulunan bir arkadaşım italyanlar türklere çok benziyor her yer çer çöp demişti ona şimdi hak verdim diye geçirdim içimden. Tabii ki turistik yerler çer çöp değil ama apartman arkaları boş araziler müthiş kirli. Yani nerden baksan bizim ülkede görebileceğiniz manzaralar.Bu nedenle avrupayı da gözümüz de çok büyütmemek lazım.Termini bizim bildiğimiz otogar gibi. Hem otobüsler size buradan alıp hava alanına götürüyor hem de tren bağlantısı buradan yapılıyor. Trenle bir çok noktaya kolaylıkla gidebilirsiniz. Bu terminalin içi gerçekten güzel yalan yok. İçinde bir çok mağaza var. Kiyafet mağazaları, yiyecek-içecek yerleri, telefon satıcıları gibi bir çok mağaza var. Bana İzmir balçova Kipanın girişini anımsatmıştı nedense.
(kaynak:https://pixabay.com/tr/vittorio-emanuele-an%C4%B1t%C4%B1-rome-298412/)
Bu vittorio emanuele binasını otobüsle geçerken görmüştük ve bayılmıştım.
Terminide otobüs bizi bırakınca başladık kendi otelimizi aramaya. Otele nasıl gideceğimizi bir türlü kestiremedik. Bizim otelimiz Pantheon tapınağının hemen yanında bu yüzden bulmamız zor olmayacaktı aslında.Herkese Pantheon tapınağını soruyorduk.Terminideki bir marketten otobüs bileti aldık ve adam bize hangi numaralı otobüse bineceğimizi söyledi. Altmış üç Numara ile argentina durağında indik. Aslında yol çok uzak değilmiş bilsek yürürdük zira dönüşte terminiye yürüdük.Zaten marketteki adamın bize sattığı otobüs bileti yanlışmış.Bizim bindiğimiz otobüs bileti makinesine uymadı biz de haliyle kaçak binmiş olduk.Otobüs tıklım tıklım doluydu.Çantalarımızı hep koruyorduk. Şimdi neden otobüs bileti tutmadı bilmiyorum.Ya marketteki adam otobüsün numarasını yanlış ingilizceye çevirdi ya da biz bileti makineye okutmayı beceremedik.Kimsenin günahını almayalım.
Otobüsten indikten sonra telefondan haritayı açtık ve başladık takip etmeye. Yanımda hollandalı arkadaşım olduğu için şanslıydım çünkü; onun avrupa sim kartı var ve her an internete girebiliyor.Malum ben hep uçak modunda kullandığım için. Türkiye’ye döndüğümde telefon faturası şoku yaşamak istemiyorum gerçekten. Benim tavsiyem siz de telefonunuzu hep uçak modunda kullanın. En ufak bir internet bağlantınız da gerçekten çok fazla faturalar ödeyebilirsiniz.Her neyse arkadaşımın telefonundan haritalar yardımıyla hangi yöne gideceğimizi bulduk. Pantheonu ilk gördüğüm zaman ağzım açık kaldı.Nedendir bilmem zaten büyük sütun yapılara bayılıyorum bir de Pantheonu görünce şok oldum. İnanılmaz büyük arkadaşlar. Gerçekten tam bir tarihi eser. Roma’da normal bir sokakta yürüseniz dahi önünüzdeki bina çok eskilerden Romen imparatorluğundan kalmış olabiliyor. İtalyanlar buna alışkın tabii ki ama bence herkesin bir kez turist olarak gelmesi gerekir buraya.
Pantehonu bulunca otelimizi de bulmuş olduk. Otelimizi bilerek tam şehir merkezi seçtik.Prag’ta da paraya kıyıp tam şehir merkezinde otel ayarlamıştık ve çok memnun kalmıştık. Bu yüzden roma’da da kesinlikle öyle yapmalıyız diyerekten yine paraya kıydık bu sefer öyle bir gaza gelmişiz ki suit tuttuk haha. Royal suit pantheon adındaki bu oteli hepinize tavsiye ederim.Minicik bir penceresi olsa bile odamız direk pantheona bakıyordu ve gece pantheon önünde jazz yapan müzisyenler eşliğinde uyumuştuk. Müthiş kesinlikle müthiş. Bence bir şehri sevip sevmediğinizin kesinlikle o şehire kim ile gittiğinizin ve ne kadar paranızın olduğuyla bir ilgisi var.Roma tatilimizi biz iki gün planladık bu yüzden de yemedim içmedim para biriktirdim. Madem iki gün gideceğim istediğim her şeyi yemeliyim kafasına girerek günlerce ondan kıs bundan kız iki günlük roma gezim için cep harçlığım yüz euroydu ve iki günde yüz euroyuda bir güzel yedim.Size tavsiyem kesinlikle gezilerinize yanınızda yeterli para ile yapmanız. Hiçbir şeyden zevk alamazsınız söyleyeyim.
(kaynak:https://pixabay.com/tr/kubbe-rome-aziz-peter-bazilika-382125/)
Otelin resepsiyonundaki görevli kadın bize bütün samimiyeti ile romanın bir haritasını verdi ve nerelere gitmemiz gerektiğini anlattı. Çok tatlı bir ingilizce ile bütün önemli noktaları çember içine aldı. Bizim otelimiz yani Pantheon gerçekten de tam ortadaydı. Fontana di trevi yani aşıklar çeşmesi beş dakika uzağımızdaydı. Kolezyum deseniz on dakika yürüme mesafesindeydi.Vatikanda yürüyerek yirmi dakikamızı aldı.Haritanın günü kurtardığını Pariste anlamıştım. Paris metrosu haritamız olmasaydı ne yapardık hiç bilmiyorum bu yüzden Roma’da da ilk işimiz harita edinmek oldu. Hep gördüğümüz haritalı turistleri şimdi çok iyi anlıyorum.Niye bir yeri arayarak sorarak vakit kaybedeyim ki haritadan giderim işte kafasını çok iyi anlamaya başladım.
İlk olarak liberium kütüphanesine gittik. O kadar büyük bir yapıt ki onu aramanıza gerek yok zaten şak diye önünüzde. Bu büyük yapının en üst katına mutlaka çıkın çünkü buradan kolezyumu görebilirsiniz.Ben ilk gördüğüm zaman çok şaşırdım çünkü; kolezyum biraz uzakta oraya yarın gideriz diyorduk halbuki çatıdan bir baktık o kadar da uzakta değilmiş.Biraz manzaranın tadını çıkardıktan sonra kolezyuma doğru yürümeye başladık.Kolezyuma doğru yürürken önümüzü siyahi sokak satıcıları kesti. Zorla bileklik satmaya çalıştılar. Sonra da siyahileri sevmiyor musun sen diye üzerimize geldi. Ya ben bunları yer miyim? Bir Türk bu numaraları yer mi size soruyorum sevgili okuyucularım? Yanımdaki hollandalı arkadaşım biraz korktu tabi yazık çocuğa hayatında böyle bir şeye maruz kalmamış.Neyse ben biraz sert yaparak adamı kovdum başımdan biz de hemen ordan uzaklaştık. Aslında çokta sert yapmamak lazım çünkü bunlar bir çete. Çeteyi toplayıp ikimizi de döverlerdi de neyse ucuz atlattık.Siz yine de çok üstlerine gitmeyin bence. Kolezyum zevkimiz maalesef bu sokak satıcıları yüzünden kısa sürdü.Bir kaç fotoğraf çekildik ve hevesimiz kursağımızda kalarak yola devam ettik.Tabii adamlardan kaçma düşüncesiyle yolumuzu biraz uzatmışız ve ara sokaklara sapmışız. Ben biraz korktum yalan söylemeyeceğim. Hava da kararmıştı o yüzden ara sokaklarda dolaşmak pek mantıklı değildi aslında.Siz siz olun hava kararınca bilmediğiniz bir ülke de özellikle çokta güvenli bir ülke değilse ara sokaklarda dolaşmayın. Bir şekilde ana caddeye çıktık ve yemek yiyebileceğimiz bir yer seçmeye başladık.
İtalya denilince akla pizza, spaghetti ve pesto soslu makarna gelir. Yalan mı? bu yüzden biz de pizzayı pizzanın ana vatanında yemeğe karar verdik. Pizzamızın inceliği gayet güzeldi bu arada gerçek pizza margarita pizzadır.Yani sadece domates salçası ve peynirden oluşur.Biz de margaharita pizzadan söyledik.Pizzamızın dediğim gibi inceliği çok iyiydi ama tadı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.İlk başlarda çok aç olduğum için bir şey anlamadan yedim ama sonlara doğru içine koydukları inanılmaz fazla zeytin yağı nedeniyle biraz midem bulandı. Biz belki burası böyle yapıyordur diye bir kaç saat sonra başka bir yerde pizza yedik ama o da çok zeytinyağlıydı.Daha sonra fırınlarında bir kaç domatesli zeytinyağlı ürünlerde görünce anladım zeytinyağı ve domatesi çok yoğun kullandıklarını. Bizde zeytinyağı fiyatı almış başını gitmiş bu yüzden öyle israf edemiyoruz herhalde midem ondan şaşırdı.
(kaynak:https://pixabay.com/tr/galleria-borghese-rome-italya-roma-690384/)
Pizzayı beğendim şimdi bir de makarnayı deneyelim dedik.Gecenin on birinde otelimizin önündeki restauranta gittik. Pantheon tapınağı manzaralı restaurantımızın bahçesinde pesto soslu makarna yedik.Makarna da bence çok aşırı lezzetli değildi.Sosu çok ağır geldi ama gecenin on birinde ne yerseniz yiyin ağır gelir herhalde bu yüzden makarnaya çok objektif bakamaım ama ertesi gün vatikanı gezmeye gittiğimizde yine bir restaurantta makarna yedik.Bu sefer bolonez soslu yedik biliyorsunuz bolonez sosta italyanlara özgü.Her şeyi yiyen ben bile bitiremedim .Gerçekten çok garip bir tattı.Çok ağırdı, akışkan değildi bilmiyorum pek uymadı bizim damak tadımıza.Şehir yürüyen tarih demiştim zaten.Gerçekten de öyle. Adım attığınız yer tarihi bir eser olabilir. Ben çok sevdim. Fontana di trevi yani bizim bildiğimiz aşıklar çeşmesi. Hani şu para atıp dilek diledikleri havuz var ya işte orası. Biz gitmeden bir kaç hafta önce fontana di trevi tadilattaymış bu yüzden kapalıymış.Vallahi bize denk gelseydi üzüntümden oturup ağlardım ya da neyi kaçırdığımı bilmediğim için üzülmezdim ama; gerçek haliyle gördüğüm için çok beğendim.Yalnız söylemeliyim ki oldukça kalabalık.Herkes çok güzel fotoğraflar çekilmeye çalışıyordu.Bu yüzden biraz sıra da bekleyebilirsiniz. Güzel bir pozisyon yakaladınız mı kaçırmayın.Hemen fotoğraf çekilin. Siz çekilirken mutlaka arkadan birileri geçecek o yüzden hemen çekilin. Bu yüzden orada fotoğrafçılar var. Sizden altı euro karşılığında sizin fotoğrafınızı çekiyorlar. Kendi makinelerinden çıktısını alıp veriyorlar. Ben biraz pazarlık yapmaya çalıştım ama yok nafile bir türlü indirmediler. Beş euro dedi ben dört dedim en son vazgeçti başkasına gitti.Başkası da çektirmedi.
Pazarlığımızı da yapamadan kendi telefonumuzla bir sürü videolar, fotoğraflar çekildik. Fontana di trevi gerçekten benim beklediğimden çok daha büyüktü. Bu çeşmeye para atmadım tabii ki. Euro olmuş bilmem kaç ? Öğrendiğim bilgilere göre İtalya bu havuzu her yılın sonunda boşaltıyor ve paraları toplayıp hayır kurumuna bağışlıyor. Aslında amaç gayet güzel ve mantıklı. Bir zamanlar birileri paraları çalıyormuş muhabbeti olmuştu.Gerçek miydi bilmiyorum ama biz ordayken havuzun başında bir kaç polis bekliyordu. Belirli bir sınır var o sınır ötesine havuza yaklaşamıyorsunuz eğer yaklaşırsanız polisler hemen size uyarıyor.Ya ama bu mesafe mantıklı bir mesafe merak etmeyin fontana di treviye kadar gidip havuzun beş metre ötesinden bakmıyorsunuz yani.Buradaki turistik gezimiz bitince artık otelimize döndük çünkü hava oldukça kararmıştı.
(kaynak:https://pixabay.com/tr/vatikan-merdiven-grafik-roma-1136071/)
Vatikan; ertesi gün vatikana gidelim dedik. Yürüye yürüye yirmi dakikada vatikana oluaştık. Yine elimizdeki haritayı izleyerek vatikanı bulduk. Vatikana giderken yol üzerinde bir bina var .Off diyorum size . Burası belediye miydi, adalet sarayı mıydı tam hatırlamıyorum ama o kadar görkemli ki ben burası vatikan mı demiştim haha.Vatikanın içindeki bazı yerler ücretli bazı yerler ise ücretsiz. Bence zaten ücretsiz olan yer sizin günlük tarih ihtiyacınıza yeter. Devasa bir kilise arkadaşlar gerçekten. İçine girerken x-ray makinelerin olduğu yerden geçmeniz gerekiyor. Çantalarınız,üstünüz başınız aranıyor.Eee tabii papa burda yaşıyor ya ondan. Aranızda avrupa muhabbeti filmini izleyen varsa bilir hani papanın çıkıp halkı selamladığı balkon işte burada.
Roma’da fiyatlara da değinip yazımı bitirmek istiyorum.Pizzalar yedi/sekiz euro. Ucuz yerlerde altı euroya da pizza var. Makarnalar dokuz, on euro. Gittiğiniz mekana göre değişir tabii ki. Roma’ya kadar gelip sakın ohh dokuz euro çok pahalı pizza da yemeyelim demeyin. İtalya’ya kadar gelip pizza, makarna yemezseniz nerede yiyeceksiniz? Üçün beşin lafını yapmadan gezmeye çalışın mümkünse.Roma’da hayatımda gördüğüm en gereksiz ve en saçma vergiyi ödedim. Şöyle ki eğer içerideki masalarda oturmak isterseniz içeride oturma vergisi ödüyorsunuz. Dünyanın en saçma şeyi bu olabilir mi? Olabilir bence. Eğer dışarıdaki masalarda yiyecekseniz bunu ödemiyorsunuz ama bazı yerler tek kişiyseniz pizza söylemenize izin vermiyorlar ve size dışarıda oturtmuyorlar çünkü; dışarıda tek başınıza pizza yerseniz hem içeride oturma vergisi ödemeyeceksiniz hem de pizza gibi ucuz bir yemek yiyeceksiniz. Restaurantta bunu gelecek başka paralı müşteriyi kaçırma olarak görüyor. Bu nedenle roma’da yemek yediğinizde neden hesap bir kaç euro fazla geldi derseniz ta ta ta işte yanıt burada : içeride oturma vergisi (sitting inside tax) bazı yerler bunu fırsata çevirmeye çalışıp camlarına burada oturma vergisi yoktur yazmışlar. Ne yalan söyleyeyim bizde böyle yazdığı için girdik bir restauranta yani planları bize uydu. Aralık ayının soğuğunda dışarıda yemek yemek saçma olurdu zaten.
Evet arkadaşlar benim Roma hakkındaki düşüncelerim bu yönde.Eklemek istediğiniz, eklememi istediğiniz bir yer var ise ya da sadece düşüncelerinizi paylaşmak isterseniz, lütfen yorum yapmayı unutmayın! Bir sonraki şehir deneyiminde görüşmek üzere hoşçakalın !
Fotoğraf galerisi
Burada (Roma) yaşadığın Erasmus deneyimini paylaş!
Roma yerini bir yerli, gezgin veya değişim öğrencisi olarak biliyorsan... Roma hakkındaki düşüncelerini paylaş ! Farklı özelliklerini puanla ve tecrübelerini paylaş!
Deneyim ekle →
Yorumlar (0 yorum)