Kaybettiniz mi?
Yaşanmışlıkların verdiği o umutsuz, çaresiz duygularla... Bir pet şişeye sıkışmış ruhumla şişede bir delik açıp sizinle konuşmaya karar verdim bugün. Yazılarım belkide sizlere anestezi olmadan ameliyat olmak gibi fazla melankolik tavırlar gibi gelebilir.
Sanki büyük bir konser salonunda sahne ışıkları bana tutulmuş ama etrafta kimse yok! Arada bir sahne kapısından insanlar geçiyor hah! tam şimdi sesimi duyururum diyorum şarkı söylemek istiyorum ama sesim çıkmıyor. Yanımdan geçenler kahkaha atarak gözden kayboluyorlar. Bazıları ise acınası bir halde bakıyorlar bana... Ve bazılarıda yuh çekip uzaklaşıyor yanımdan. Sonra bir kişi geliyor yanıma bütün ilgi bizim üzerimizde herkes bir anda bize bakmaya başlıyor. Elimi tutuyor ve benimle birlikte şarkı söylemeye başlıyor. Sahne dolup taşıyor. Herkes o kadar beğeniyor ki ayakta alkışlıyor. Bakıyorum ki imza almak için sıralara giriyorlar. Sonra ne oluyor biliyor musun?
Sıkılıyor şarkı söylemekten. Yoruluyor ve o gidiyor. Yeniden yanlız kalıyorum sahnede. İlgiler yeniden üzerime geliyor.
Galiba bu sefer her şey yoluna giricek derken ve tam şarkı söylemeye başlayacakken farkediyorum ki sesim yine çıkmıyor.
Kafamda, düşüncelerimde darmadağınık..
Sanki bir çocuğun koşarken çarptığı ve paramparça ettiği eski bir vazo gibi. Düzelmem gerektiğini söylüyor etrafımdakiler. Halbuki ben düzelmek istemiyorum. Kendimde büyük yanlışlar görmüyorum. İyi hissetmesemde alıştım artık. Hani bazen dersin ya " o benim canım ya o beni asla bırakmaz, üzmez, aldatmaz..." aslında canımızı en fazla yakanlarda onlar oluyor. Nerden mi biliyorsun diceksin eminim.. Kendimden biliyorum. Ben kim miyim? Uçurum kenarında papatyanın yapraklarını sayan kişiyim ben. Gün boyu bankta tek başına oturanım ben. Sahilde yürürken önüne bakan etrafa bakacak kadar cesareti olmayan birisiyim ben. Biri beni dolandırırken susan haklı olduğum halde bana yapılan haksızlıklara şapka kaldıranım. Yorgunum.
Olsun hayat beklemek demektir. Kaybedenler kulübünde bir çay içmek belkide dünyanın en keyif verici şeyidir.
Hüznün yerini sevgiye bırak..
Eğer evrendeki kimse sana inanmıyorsa boşver. O kutlu gün geldiğinde herkes sana inandığında herkesin gözleri seni aradığında hatırla geçmişini ve şimdi ki halini...
Çünkü iyilik kazanacak.
Sende inan!
Herkesin içinde karabulutlar geziniyor.
Ama herkes sevinç gözyaşlarıyla ölecek.
Mutluluk bir şiir gibidir.
Dörtlükleri yaşam, kâfiyeleri dünyanın en tatlı şekeridir.
Dertlenmişiz, dertleşmişiz okyanusun derinlerine dalıp...
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)