Have you made up your mind about your destination? The best accommodation deals are being booked fast, don’t let anyone keep ahead!

I want to find a house NOW!

Budapeşte'nin Büyüsü

Tarafından yayınlandı flag-tr Zeynep Dağdeviren — 6 yıl önce

0 Etiketler: flag-hu Erasmus Deneyimleri Budapeşte, Budapeşte, Macaristan


Orta Avrupa'nın başkenti. Doğu avrupa ile orta avrupa arasında bir köprü. tıpkı istanbul'a biçilen misyon gibi bir duruşu var.

Gidene dek benim için tam bir muamma idi. 
Türkiye'ye gelen macarlar ile yaşadığım bir çok tecrübeden ötürü; soğuk, hoşnutsuz, kuralcı, bencil, meymenetsiz, sevimsiz doğu avrupa insanının imajı beynimi kemirmekteydi. doğu bloğu ülkelerindeki sevimsiz, depresif, melankolik, pis, hayattan bezmiş yaşam kriterleri burada da hakim midir diye çok düşünürdüm. hep ne kadar uyuz bir şehir olduğundan bahsederlerdi. okuyup araştırdıklarım da aynı yöndeydi fakat Ferihegy'e ayak basar basmaz, yıllardır içimde besleyip büyüttüğüm kuruntular yerini neşeye bırakmaya başladı.

Hem gün bugündür mantığıyla; hem macarcamı geliştirme maksadıyla hem de turist olmanın dayanılmaz hafifliğiyle budapeşte topraklarında bir ay içinde, hatırı sayılamayacak kadar çok insanla muhatap oldum ve bu muhatap olduğum insanların hemen hepsi alışılmışın üstünde yardımsever, dost canlısı, kibar, neşeli, salmış, sarhoş, sevimli, kafadengi ve misafirperverdi. yaz mevsiminde gittim belki o yüzdendir bilemiyorum ama herkesin tek amacı keyif almak ve mutlu olmaktı. mütemadiyen bir nümayiş, devamlı bir action peşindeydi macarlar. zihnimdeki durağan-bezmiş doğu avrupa insanı sanki lunaparka gitmiş gibiydi. ana dili bildiğimden ötürü bu kadar güzel günler, kaliteli zamanlar geçirdiğimi iddia edenler de oldu fakat macarca konuşamayan, hatta ingilizce'yi "anlıyorum ama konuşamıyorum" derecesinde bilen bir çok insanı da bu deli dolu akıntıda kopup giderken görmüşlüğüm var.

Tek tavsiye edebileceğim önyargısız gidin, görün, yadırgamayın, peşte'den girin buda'dan çıkın ve eğlenmenize bakın. Macarlar soğuktur diye, sokaktaki insanlarla sebepsiz yere konuşmaktan çekinmeyin. hedef kitleniz öğrenciler-gençler olsun. cevabını bildiğiniz soruları bile bile sorun, saat sorun, hal hatır sorun, gece nerde eğlenilir diye sorun, kızların arkasından "Csajok" diye laf atın, ev yapımı Palinka nerden bulabilirim diye sorun, macarca bir yazı görüp bu ne demek diye sorun, macarca küfür öğretir misiniz diye sorun, genç kalabalıklara gidip Tankscapda nasıl bir müzik grubudur diye sorun, ateş isteyin ama sigara istemeyin, bunların size gelişi kaç para Fönök diye sorun, sizin de işiniz zor be hacı diyin, toplu taşımada hangi durakta ineceğinizi bilseniz bile sorun, çekilmez bir adam olun kısacası ama o adres falan sorduğunuz insanlarla ömür boyu unutamayacağınız hâtıralar paylaşabileceğinizi de unutmayın. macarlar buna müsait. etkinlik manyağı macarlar, hemen arkadaşlık kurabiliyorlar. bunları ingilizce de yapabilirsiniz.

Kasıntı bir otel yerine hostel'de kalın. ortamın kralı, 90 milletten insanın buluştuğu bu hostellerde kopuyor. evde falan kalıyorsanız bile haftasonu için ucuz bi hostelde oda kiralayın. illa ki bi güruha kanalize olursunuz.

City Hostel Buda, City Hostel Pest tavsiyemdir. ilk etapta klasik turlara katılın. Hösök Ter olur, Andrassy Ut olur, Terror Haza olur, kiliseler, sinagoglar, katedraller, parlemento, Lanchid, Gellert hegy, Budai Var falan, bunları bi görmenizde fayda var. keyifli oluyor ama turistlerle fazla vakit harcamayın. tarihî mevzuları abartmayın. macaristan'a gitmişsiniz o kadar. Budapeşte'yi tanıyın.

Budapeşte'de yaşayan macarları hedef seçin. çingenelerin hepsine güvenmeyin, evsizlerden tırsmayın. iletişime geçin. çok efendi insanlar. en pislik gibi görünen homeless bile paketteki son sigarayı kabul etmiyor, gayet kibarlar. kendinizi homeless'ın biriyle yek şişeden şarap içerek politakadan bahis açarken bile bulabilirsiniz. taksi maksi kullanmayın. 2 haftalık/aylık sınırsız ulaşım kartlarından satın alın. otobüstür, tramwaydır, metrodur binin gitsin. çoğu turistin ilk ve tek yaptığı iş gibi Vaci Utca'da takılıp kalmayın. oralar yamyam dolu. haritanızı evde bırakıp, bilmediğiniz bi otobüse binin ve bilmediğiniz bi durakta inin.

Kaybolup şehri keşfedin, macarları tanıyın. Citadella yokuşunu tek başına çıkıp, japon turist kafilesiyle inin. ara sokaklara ve ara mahallere dalın. Tesco'lar yerine mahalle bakkallarını tercih edin, ara mahallelerde Sörözö/Lottozo yazısı gördüğünüz anda hemen içeri dalın ve birer bira sipariş edin. maç izleyin, bir kaç saat oturup etrafınızı izleyin. macarların birahâne kültürüne tanıklık edin. günlük hayata dair en hakîki detaylar buralarda cereyân ediyor. gazete alıp karıştırın, küçük esnafla muhabbet edin. pek alışmadıkları için hoşlarına gidebiliyor. özellikle Vaci Utca'daki esnafa, türkçe müşteri bağlama replikleri ezberletin. Minnettar kalıyorlar. Buradaki meclis binasının yanından bile geçemezsiniz ama oradaki parlemantonun çimlik bahçesine sere serpe uzanın. vaci utca'nın sonundaki meyve sebze haline gidip akşama evde türlü pişirecekmişcesine tezgah tezgah gezin ve o karmaşayı yaşayın. yazın pazar günü akşamları Lanchid trafiğe kapatılıyor, panayır alanı oluyor.O ortama akın.

Avrupa'da en çok türü barındıran hayvanat bahçesine gidin. dönüşte Margit Sziget'e uğrayın ve ada habitatını deneyimleyin. gece vakti duna'nın polis görmeyecek bi kıyısına inip basamaklarda için ve 10 ülke dolaşan Tuna Nehri'ne elinizi bi değdirin. gece eğlenmek için buda'daki girişi 300 forint olan Zöldpardon'un macarca müzik çalan kısmına gidin ve macarlarla dans edin, aynı mekanın karşısındaki

Rio'ya gidip macar tikilerini tanıyın, Erszebet köprüsünün buda ayağındaki Rudas Romkert'e bedava girip tuna kokulu partilerin dibine vurun, Margit Köprüsü'nden peşte'ye geçer geçmez Honved Utca'da bütün budapeştelileri bir arada görebileceğiniz Morrisons 2'ye girip, 6 değişik müzik tarzına göre tasarlanmış binada suyunuz çıkana kadar kopun. karaoke bölümü çok zevkli.

Morrison's'dan çıkıp köşeyi dönünce kendisini aspava zannederek geceleri gençleri doyuran sultan kebapçısında döner yiyin. sakin bir gece geçirmek istiyorsanız yine peşte tarafındaki Erzebet Ter'de bulunan Gödör'e gidin ve jazz dinleyerek sohbet edin, Dohany Utca'daki Szimplakert'e gidip samimi anlar yaşayın, Nagymezo ile o utca'nın kesiştiği yerdeki Szilvulpe'ye gidip gotik hatıralar edinin. gece otobüsü denilen nimetten faydalanın. 9 ile başlayan otobüsler gece 12'den sonra çalışıyor. harika bir icat. tarihte yaşananlardan ötürü türk olduğunuzu her yerde dillendirmeyin. 

Hemen bitmiyor Budapeşte. Yapabileceklerinizin ucu çok açık. Macarlar iyi insanlar, onlardan çekinmeyin yeter. yaşlıları bazen aksi oluyor ama çok tatlıları da var. Turistlerden ve gençlerden çekiniyor yaşlılar. gözlüklerine grafiti yapıp kaçacaksınız zannediyolar. Sizinle sohbet edebilecek potansiyelde bir yaşlı olursa mutlaka oturup dinleyin.

Güzel hayat dersleri verir ve buralar eskiden dutluktu muhabbeti yapar ve kimseden öğrenemeyeceğiniz yerel bilgiler edinirsiniz. illa ki bıdı bıdı şikayet edip duran, kasvetli, kuralcı, hayat gaylesinde boğulmuş aksi insanlar da var ama genel itibariyle insanlar mutlu. daha ne olsun? Budapeşte'de asgarî maaşla çalışacak bir iş de bulduktan sonra, hayat bizlere güzel.

Bu yazdıklarım tabi bezmiş kalabalıkların haftasonları Balaton'a kaçıp gittikleri, yerli/yabancı turizmin bıngıl bıngıl olduğu temmuz-ağustos aylarında yaşandı. Sziget fest'e de denk geldi. Trt Çocuk gibi tospembeydi her şey. şimdi sırada kışın gidip görmek kaldı. büyük ihtimalle budapeşte'nin hep bahsi geçen o buhran dolu, kasvetli duruşu kış mevsiminde can buluyor. test ettim onayladım, yazın yokmuş öyle bi kampanya.

Booking.com'dan otel rezervasyonunu yaptığımızda rezervasyon bilgilendirme maili ve sonrasında farklı offerlar içeren bir mail daha geldi. havaalanından taksi ile otele transfer için 25 euro ücretli bir teklif sundular. ancak biz, hem ucuz olması bakımından, hem de otelimizin şehrin merkezinde olmasından ötürü Wizz Airport transferi tercih ettik. kişi başı 5 euro ile rezervasyon yapıyorsunuz. havaalanı çıkış kapısından bi 3-5 dk yürümek gerekiyor durağını bulmak için. havaalanı çıkışı demişken, budapeşte havaalanında dury free çıkış yapan yolculara kapalı. Kendinizi bir anda, çantalarınızı almış dışarıda buluyorsunuz. 

Bizim indiğimiz gün şansımıza güneşli bir hava vardı. bu sebeple soğuk daha az hissedilir oluyordu. Ancak şehir merkezine gelip servisten indiğimizde o soğuk suratımıza yumruk ata ata terbiye etti bizi. ancak şöyle bişey var; bir sokakta gözlerinizden yaşlar akıtan o soğuk, bir başka sokakta sanki izinizi kaybediyor ve peşinizi bırakıyor. daha ılık daha mütevazi bir soğukla yolunuza devam edebiliyorsunuz.

Bz şehre vardığımızda -belki noelin etkisidir bilemiyorum- etrafta insan yoktu. sessiz, sakin, kendi halinde, güzel bir şehir karşıladı bizi. otelimize geçmeden içecek bişeyler alalım dedik. gidecek birileri bu satırları okuyor ise, bir süre bizim alıştığımız tarzda su içemeyecek olmaya kendilerini hazırlasınlar. henüz exchange yapmamış olanlar için çoğu marketin euro üzerinden ödeme kabul ettiğini de hatırlatmak isterim.

Konu paradan açılmışken, rateler devamlı değiştiği için, uygun bir office bulup, hep oradan 'exchange' yapmak mantıklı olacaktır. çok uçuk farklar olmamakla birlikte, turistik yerlerden uzak daha arada kalmış officelerden 'forint' alınması önerilir. zaten budapeşte herkesin bahsettiği üzere çok ucuz bir yer... 

Ancak her adımda değişen fiyatlara da kendinizi hazırlayın. mesela sıcak şarap bir yerde 700 forint iken, 250 300 metre yürüyorsun 600e düşüyor, biraz daha yürüyorsunuz 550... böyle böyle 350ye kadar düşüyor!

Alışverişlerinizi şehir merkezinden yapmayın. çin mallarıyla dolu ürünleri pahalı pahalı satıyorlar. 'central market hall' diye bir pazar var. biz son gün gitmeden önce buraya uğradık. fiyatlar oldukça farkediyor. ancak burada da standdan standa malların fiyatı değişiyor. tek tek hepsini gezmeden sakın ilk gördüğünüzden almayın. aman diyim...

Kulaktan dolma türkleri çok seviyorlarmış dedikodularıyla gittim, ancak bi katkısını da görmedim koca şehirde. aksine tarihlerinde, müzelerinde osmanlı'nın himayesinde kaldıkları yıllardan çok da sevgi dolu bahsetmiyorlar. 

her yerde 'török etterem' (türk restoranları) var. aynı şekilde dönerci-dürümcü küçük dükkanlar size memleketinizi aratmayacak şekilde her yerde...

sokakları temiz, binaların tarzı var ve itina ile restorasyonlarını yaptıkları belli. insanları ingilizce bilmeseler bile yardımsever. 

şimdilik genel olarak özetleyebileceğim bunlar... olmadı editleriz sonra.

Edit1: Budapeşte'den sonra praga otobüs ile geçelim dedik. Eurobus firmasını tercih ettik ama etmez olaydık. hangi koltuğa oturacağın belli değil. şöför muavin hepten kaba saba adamlar. tek kelime ingilizce bilmedikleri gibi bi de bilmediğimiz bir dilde bağırıyorlar falan. mola verdik yolda. sanki içeridekiler turist değilmiş gibi ingilizce anons bile yoktu. praga geldiğimizi de herkes inince anladım. he bi de şöför ot kokulu sigara vari bişeyler içip içip durdu yol boyunca. günahı boynuna... bizi de leş gibi kokuttu pislik. 

Prag'da kalacağımız otel bize Student Agency firmasını önermişti. keşke onu dinleseymişiz. Karlovy Varyye giderken bu firmayı kullandık. oturacağın yer belli. temiz. su ücretli ama sıcak çikolata ve kapuçino ücretsiz mesela... hem ingilizce, hem de diğer dillerde anonslar yapılıyor. herkesin gönlü ediliyor. tavsiyemiz bu firma yönündedir efenim, eğer otobüsle farklı ülkelere geçiş yapacaksanız...


Fotoğraf galerisi


Burada (Budapeşte) yaşadığın Erasmus deneyimini paylaş!

Budapeşte yerini bir yerli, gezgin veya değişim öğrencisi olarak biliyorsan... Budapeşte hakkındaki düşüncelerini paylaş ! Farklı özelliklerini puanla ve tecrübelerini paylaş!

Deneyim ekle →

Yorumlar (0 yorum)



Hesabınız yok mu? Kaydol.

Biraz bekleyin lütfen

Koşun hamsterlar! Koşun!