Wellington ve Etrafındakiler
Sonunda bir arabaya sahip olmak, şimdi özgürüz ve gezilere başlayabiliriz.
Tararua Dağları
Otaki Forks'daki Tararua Dağları'na gittik. Bu gezi, bizi gelecek aylarda nelerin beklediğinin bir önizlemesi olmalıydı. Dağlara doğru gitmenin kendisi zaten başlı başına bir macera. Asfaltlı yol ormanlık alanın tam ortasında sona erdi ve devamında sadece kötü çakıllı bir yol vardı ki burada da yarım saat ağaç kesim işlermlerini bekledik. Büyük aletler yolu kapatıyordu ve olmayan trafiği düzenlemek için bir trafik ışığı bulunuyordu. Sonrasında arabamızla, bir arabanın zar zor geçebileceği genişlikte olan bir köprüden geçtik ki köprünin resmi olarak araçlar için olduğu yazılıydı. Pek güvenilir görünmüyordu. Daha sonrasında ise yolu değiştirmeye değmeyecek bir nehirden arabayla geçtik. Yolda hız sınırlarını gösteren tabelaların bulunması gerçekten komikti. Tabelaların ne yazdığını tahmin edin, sanki biri bile isteye 50km/h'ı aşacakmış gibi hız limiti 100km/h olarak yazılmıştı. Gerçi bu benim fikrim belki Kiviler bunu yapacak kadar çılgındırlar?
Tararua Dağlarında, her türlü zorluk seviyesinde ve farklı sürelerde yürüyüş yolları bulunuyor. Biz bir günde 2sini kat ettik. Bazı ksımlarında, büyük ve vahşi ormanlardan geçen, ve bazen sizi bir jungleın içine çıkaran yada büyük vahşi açıklıklarda kendinizi bulabilceğiniz Otaki Nehri'ni takip ediyorlardı. Yol boyunca, Yeniz Zellanda'nın ulusal sembolü haline gelmiş olan tipik farn ağaçlarını görebilirsiniz. Havadan yana pek şansımız yoktu ama kış mevsiminde olduğumuz için aşarı yukarı böyle bir şey bekliyorduk. Fakat manzara gerçekten harikaydı!
Paekakariki Tepe Yolu
Paekakariki Tepe Yolu, adanın bazı kısımların üstünden harika manralar elde edebileceğiniz Paekakariki Tepesine giden rüzgarlı bir yol. Hava şaşırtıcı derecede iyi olduğu için biz de oraya gittik. Gitmemizin bir başka nedeni ise, ilk defa giydiğimiz ayakkabılarla ki tahmin edebileceğiniz gibi hiç rahat değiller, bütün gün hiking yapmamızın ardından daha fazla yürümek istemiyorduk. Küçük bir ipuçu; kullanacağınız ayakkabılarla bir süre öncesinde giyerek alıştırma yapın. Bir diğer tavsiyem ise, her birinin üstüne yün çorap giymek.
o gün hava gayet açıktı ki nredeyse kuzeyde, Taranaki Dağının küçük karlı tepesini ve southern island'ın gölgeli konturlarını dahi görebiliyorduk. Aynı zamanda adanın doğusunda, ulusal rezervlerden çok da uzakta olmayan Kapiti Adası'nı da görebilirsiniz. Oraya her yıl çok az sayıda insan girebiliyor ve fiyatı da çok ucuz değil. Yakınlarda ise güzel renklerdeki Paua midyelerini bulabileceğiniz sayısız sahil var. Burada günbatımı güzel fakat Kapiti Adasının ötesinde, o yüzden burdan tadını çok çıkaramazsınız.
Wellington
Wellington Yeni Zellanda'nın başkenti, fakat North Island'ın kuzeyinde bulunan Auckland ardından gelen 2. büyük şehri. Başkent Wellington bir yarımada ve bu da bu kadar rüzgarlı olmasının sebebi. Wellington'un ikinci adı Rüzgarlı Welly Ziyaret edilebilecek bir çok müzesi ve alanları var. Büyük kentlerle ilgilenmiyorum, bu yüzden Messey Anıtı'nı Wellington'tan görme şansına sahip olduğumuz yerden görmeye gittik ve Wellington'ın yarımadasında Red Rocks'a kadar devam ettik. Orada, isimden beklendiği gibi, Red Rocks'ı ve yılın bu zamanlarında da bazı fok balığı sürülerini görebilirsiniz. Onları görebilmek için, iyice yakınlarına sokulmak zorundasınız çünkü renklerinden dolayı kayaların üzerşnde neredeyse seçilemez haldeler. Fakat birini görmeyi başarabilirseniz diğerlerini de görebilirsiniz. Şehrin tren istasyonu gerçekten hoş ve Wellington size gezelebileceğiniz çok sayıda müze sunuyor. Kalan son günlerimzideki kütü hava şartlarında bazılarını keşfedebildik.
Waikanae'den birkaç km sonra Güney Yarımkğrenin en büyük araba müzesi olan Southward Araba Müzesi karşınıza çıkıyor. Bu sloganı neredeyse tüm reklamlarda kullanıyorlar ve bunu söylemeleri gerçekten çok komik çünkü zaten GÜney Yarımkürede çok bir şey yok yani bu da en çok en büyük en gelişmiş gibi vurguları kullanmayı anlamsız kılıyor. Yani, eğer bunu okuyorsanız öyle çok bir beklentiniz olmasın. Aynısı bu araba müzesi için de geçerli, normal bir müzeydi, hatta büyük bile değildi ama olsun, güzeldi. Sadece arabalar değil ayni zamanda motorsiklet ve uçaklar da vardı. Kupalar, madalyonlar, porselen koleksiyonları ve metal paralardan oluşan başka parçalar da sergileniyordu. Ne yazık ki, her şeyi birbirine o kadar yakın koydukları için çoğunu neredeyse göremiyordunuz bile.
Bir başka gün, Wellington'daki Te Papa Ulusal Müzesi'ne gittik. Eğer her şeyi görmek istiyorsanız burası için gerçekten uzun bir zaman yaırmalısınız çünkü 6 katı boyunca gerçekten çok şey sergiliyorlar. Hatta müzenin dışında bile, mağaralar, şelaleler, volkanlar ve bir de orman gibi Yeni Zellanda'dan manzaralar oluşturmuşlar. 2. katta Yeni Zellanda'nın doğası hakkında bulabilebileceğiniz her şey mevcut. Bir çok değişik türdeki bitki, ağaç, hayvan ve özellikle de kuşlar. En çok gurur duydukları parçaları ise dünya çapında bir müzede sergilenen en büyük ahtapotun kendi müzelerinde sergileniyor olması. Size ahtapotun müzeye nasıl getirildiğini ve nasıl hazırlandığını anlatan bir film izletiyorlar. Gerçekten etkileyici. Aynı zamanda, Yeni Zellanda'da gayet sık meydana gelen depremler ve volkanlar hakkında da birçok şey öğreneceksiniz. Hatta, similasyon şeklinde bir depremi de tecrübe edeceksiniz. 4. katta Yeni Zelland tarihiyle ilgili, Maorilerin Avrupalıların buraya nasıl geldiklerini ve her şeyin nasıl değiştiği hakkında her şeyi bulabilirsiniz. Beni en çok etkileyen şey Maordi kalıntılarıydı; mücevherler, silahlar, aletler ve yapılar. En üst katta ise, modern ve eski zamanları içeren sanatsal parçalar sergileniyor.
Tolkien taraftarları için çok önemli bir şey: Yeni Zellanda'da neredeyse her turistik mağazanın içinde bulabilirsiniz, çünkü bu bir orta dünya ülkesi, ve Yüzüklerin Efendisi filmleriyle ilgili her şey: Gilmler, t-shirtler, aktörler, filmlerin çekimleri, peyzaj ve mekanlar ve filmlerde kullanılan bütün aksesuarlar: Yüzük, Arwen'in kolyesi, Thorin Oakenshield'in yüzüğü, Bilbo'nun kılıcı, Lonely Mountain'ın anahtarı, kelimenin tam anlamıyla her şey!
Miramar'da, film stüdyolarının bir parçası ve film hakkında ufak bir müzenin olduğu WETA Mağaraları var; neredeyse filmle ilgili her şeyi bulabileceğiniz bir mağaza ve Weta mağaraları da; karakterlerin veya Shire, Rivendell, Barad-dur, gravür taşlar, kitaplar, kupalar gibi yerlerin küçük kopyaları... Bu mağaralarda 20$'a rehberli tur elde edebilirsiniz. Genç bir çalışan, resim ve çizimlerden nasıl figür ve silah oluşturduklarını, onları nasıl boyadıklarını, tehlikeli olmamasına ve çekimler için iyi olmasına dikkat ederek nasıl gerçekçi kıldıklarını bize açıkladı... Her yerde, yarattıkları karakterleri ve önceki filmlerin bazı partlarını, özellikle; Yüzüklerin Efendisi, Narnia ve King Kong görebiliriniz. Gerçekten çok etkileyiciydi ve fotoğraf çekmeme izin verilmediği için gerçekten çok üzgünüm. Mağaraların önünde, Bilbo ve cüceler onları güneşin altında bıraktıları 3 trol sizi bekliyordu.
Ziyaret ettiğimiz bir başka müze ise, Uusal Dövme Müzesi ya da aynı zamanda Moko Müzesi de denilen müzeydi. Orada, tüm farklı şekillerde dövmeleri, özell, kle de Maori kabilesinden bir tanesini bulabilirsiniz. Çoğunlukla yüzlerine ve uyluklarına dövme yapıyorlar, ancak bazen de Polinezya dövmeleri bulunuyor. Genellikle ailenin kökenlerini, kabilelerini ve tarihini aktaran anlamlarını öğrenmek ilginçti.
Fotoğraf galerisi
Content available in other languages
- English: Wellington and the surroundings
- Português: Wellington e os seus arredores
- Italiano: Wellington e i dintorni
- Español: Wellington y sus alrededores
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)