Şehir içinde Küçük Ülke Vatikan
Merhaba, Roma‘da gezdiğim ve gördüğüm yerleri ,tarihi dokuları sizlere en içtenliğim ile anlatmaya çalıştım. Şimdi ise şehrin içinde küçük bir ülke olan Vatikan’a gidişimi ve oranın nasıl bir ortam olduğunu sizlere yazarak anlatmak istiyorum.
Ben en son Roma’nın ya da dünya tarihinin en eski ilk beton kubbeli binası olan Panteon‘e gittiğimi sizlere yazmıştım. Oradan çıkıp Vatikan’a doğru yol aldım. Ve Vatikan’a giderken Roma şehri merkezi ile Vatikan ülkesini ayıran Tiber nehri vardı. Ben nehrin kenarına geldim hafif rüzgarlıydı hava . Karşıya geçmek için köprü vardı ve bende körüye doğru devam ettim. Sonra karşıda sonradan farkettiğim Sant Angela kalesi vardı aynı şekli hamburgere benziyordu dışarıdan. Şimdi bana demeyin her binayı hamburgere benzetiyorsun diye. Ama hepsi benziyordu. Neyse durdum ve biraz fotoğraf çektirdim ve kalenin yanından geçerken arkama dönüp baktığımda Panthéon ve diğer binaların uç tepe noktalarını görebiliyordum. Gerçekten şehir gözüme çok güzel geliyordu. Sonra yoluma devam ettim haritaya baka baka geçtim sokaklardan.
Ve tam karşımda uzun bir yol ve yokun sonunda uzaktan küçük görünen Vatikan Aziz Petrus Bazilikası. Yaklaşık bir kilometre uzunlukta bir yol vardı bazilikaya doğru ve cadde uzun olması bir yana geniştide. Gidiş geliş araba yolu ve sağ Ve sol tarafta geniş kaldırımlar. Biraz devam ettim ve durup o yolda fotoğraf çektirdim. Arkamda bazilika ve artık Vatikan ülke sınırları içerisindeydim. Dünyanın en küçük ülkesine,sorgusuz sualsiz girdim ve artık bazilikanın karşısındaydım ve hani dini bir yer olduğu için insan biraz tuhaf oluyor sonuçta ben bir müslümandım. Ama keşif etmem güzel olmuştu, onların dinlerini temsil eden bir mekan ve dinlerini temsil eden bir insan .
Ve ben bazilikanın yanına geldim. Bazı rahip kıyafetli insanlar vardı ve çok fazla insan. Onlarda benim gibi fotoğraf çekiyorlardı ve bende çektirdim. Sonra binanın çevresini dolaşmaya başladım. Yine o Roma sütunları bazilikanın ağır yüküne destek oluyordu. Her yerde işlemeler ve çeşitli sanat eserleri mevcuttu. Ve bazilikanın yan taraflarından birinde demir kapı vardı . Araba geldiği zaman açılıyor ve kapanıyordu . Kapıyı farklı giyinişleri olan insanlar kendileri açıp kapatıyorlardı. Biraz garipti benim için . Ve bana birden gelen cesaretle kapıda duran genç biriyle konuşmak için yürümeye başladım. Dedim ‘girebilir miyiz içeri’ dedi ‘şimdi olmaz’ saat tabii geçti. Sonra bende ona kendisinin kim olduğunu ve ne yaptığını sordum . Aslında çekimser ve hızlı konuşarak cevap verdi ‘dini öğrenciyim ve burada biz görev yapıyoruz’ dedi. Zaten bilirsiniz tüm dünyada ki kiliseler aslında buraya bağlı ve diğer kiliselerde eğitim gören insanlar ana mekan olan Aziz Petrus Bazilikası’na eğitim için gönderilirmiş. Ve hala günümüzde devam ettiğini kendi gözlerimle gördüm.
Ve oradan ayrıldım sonra çok fazla insan kalmamıştı bende yavaş yavaş gitmek istedim. Ve bir tane heykel gördüm bazilikanın hemen sağ çaprazında. Biraz komiğime gitmişti . İsyankar insan gibi elini kaldırmıştı. Ve orada biraz fotoğraf çekindikten sonra başka bir taraftan çıkmak istedim . Artık saat gece 11 olmuştu bende çok yorulmuştum açıkçası. Arka taraflardan çıkmak istedim ama bir an başka ülkede olduğumu unuttum çünkü her tarafta polisler vardı ve bana bakıp dönmemi geldiğim yoldan gitmemi söylediler . Bende dönüp geldiğim yoldan gitmeye başladım. O geniş güzel yoldan giderken bazilika gitgide küçülüyordu. Ama manzara çok güzeldi ve tekrardan fotoğraf çekmeye başladım . Ve yoldan devam ettim . Tiber nehri kotosuna gelmiştim. Ve manzarayı ışıklar sayesinde nehir suyu üstünde yüzen renkleri görmekte ayrı bir hoş oluyordu.
Fotoğraf galerisi
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)