Dillere Destan Roma
"bir insan bir şehre nasıl aşık olur yahu?" diye soran bünyeye, tokat gibi bir cevap veren şehir.. yağmuru altında yürünesi, rüzgarı yüzde hissedilesi, havası solunası.. cornetto ve cappucino kokan, fon müziği dııdırıdırııı şeklinde bir ambulans sesi olan, insana kendini evden uzak ama bir o kadar da evde hissetirebilen garip bir yer..
romayı yaşamak için haritalar bi tarafa atılıp, ara sokaklarda kaybolunmalıdır.. akşam yemeğinin yanında bir litre şarap içip sarhoş olduktan sonra, teverenin kıyısında yıldızlara bakarak yatılmalıdır. circo massimonun çimlerinde deli gibi koşturmalı, vatican'ın karşısındaki dondurmacıdan yoğurtlu dondurma yenmelidir.
-fiumincinodan romaya gitmenin çeşitli yolları vardır.. taksi, navetta, ya da tren gibi.. taksi 50 eurodurama evin önünde inersiniz.. navetta minibüs tarzı bir araçtır.. bir seferde 4-5 kişi taşır, 15 euroya gayet rahat bir şekilde şehirdeki kilit noktalara ulaşılabilinir.. tren tarafımdan tavsiye edilmez..bilet 10 eurodur ama merdivenleri dar ve dik olan trene bavullarla inip binmek işkence gibidir.. ayrıca tren terminide bırakır.. ordan metroya ya da otobüse binmek gerekir.. kısaca 5 euro fazladan verip paşa paşa navettayla gidilmelidir..
-bütün müzeleri görmek imkansızdır.. mali açıdan da çok büyük sorun oluşturur.. indirim sadece 18 yaşının altındakilere ya da avrupa birliği üyesi ülkelerin öğrencilerine uygulanmaktadır.. ama yine de her müzede şans denenmelidir.. çünkü genelde "bir öğrenci bileti" deyince "pasaport göster, öğrenci belgeni göster" dememektelerdir. vatican müzeleri her ayın son pazar günü*bedavadır. lakin sabah 6da sıraya girmekte yarar vardır.. yoksa inanılmaz uzun bir kuyrukta en sonuncu olma riskiyle karşı karşıya kalınılır..
-otobüse binerken bilet alınmalıdır ama kartı basmaya gerek yoktur.. yanınızda bulunması yeter.. kontrol olursa "aman ben turistim, nereye atıcağımı bilemedim ama aldım biletimi aha da burda" diye gösterilirse ceza tehlikesiyle karşı karşıya kalınmaz. lakin metro için bilet alınmalıdır. ama tabi kanımca en yararlı ulaşım aracı ayaklardır.. zaten havası güzel şehrin.. yaz kış yürünebilir..
-trenle seyahat edecekler için, tren biletini aldıktan sonra minik sarı aletlere onaylatmak gerekmektedir.. bir de dönem dönem bilet fiyatlarında acaip indirimler olmaktadır.. bu indirimler takip edilip italya cok ucuza dolaşılabilir..
-telefon etmek için, kabinler için olan uluslararası telefon kartı alınmalıdır.. 5 euroya 50 dakika konuşulabilinir. yalnız unitel markalı olandan uzak durulmalıdır.. 50 dakikalık kart 5 dakikada bitmektedir*..
-internet cafe olayı hintlilerin elindedir.. ücretler konusunda dikkatli olunmalıdır.. saati 1 euroya olan yerler olduğu gibi bir saati 5 euroya olan internet cafeler de bulunmaktadır.. dikkatlen araştırılıp en ucuzu bulunmalıdır..
-büfelerden de uzak durulmalıdır.. süpermarkette 29cent olan suyu 2 bucuk euroya satıp kazığın allahını atmaktadırlar.. ayrıca musluk suyu da çok rahat içilebilmektedir..
-yankesicilik metronun çok yoğun olduğu saatlerde görünmektedir.. kolay ulaşılabilecek ceplere bir şeyler konulmazsa, çantaya da dikkat edilirse korkulacak bir şey yoktur.. ama unutmayınız ki çok hızlı davranabilmektedirler.. metroya binip, içeriye doğru ilerliyormuş gibi yapıp, 3 kişinin cüzdanını çalıp sonra da inen bir kişi görülmüştür tarafımdan.. aman dikkat..
-italyanlarla tanışmanın en bir muhteşem yolu, bir kitap alıp bir meydana oturmaktır.. en fazla yarım saat içinde biri konuşmak için yaklaşır.. ha niyeti nedir bilinmez ama maksat italyanca konuşmaksa saatlerce konuşulabilir.. bu konuşmanın "hadi bize gidelim, sana spaghetti yapmayı öğretiyim, ne dersin?" şeklinde bitmesi kuvvetle muhtemeldir. ama neyse ki ısrarcı davranmazlar..
-turistik mekanlar gezilip görülmelidir fakat yemek için uzak durulması gereken yerlerin başında gelirler.. misal campo dei fiori'de asla kahve içilmemelidir.. yoksa normalde 80cente içilebilecek bir kahveye 5 euro ödenir.. hem öyle turistik bir bara gitmektense; daha mütevazı, italyanların gittiği bir bara gitmek her zaman daha tatlıdır.. çünkü çok sıcak davranırlar, isterseniz ondan bundan tattırırlar..
-tevere gece romaya ayrı bir hava katar.. özellikle castel sant'angelo'ya akşam 6 gibi gidilmelidir ki romanın gece manzarası en iyi şekilde görülsün.. akşamları tevere boyunca uzun yürüyüşler yapılmalıdır.. 9dan sonra bazı yerler çok sakin olur ama korkmaya gerek yoktur.. lakin termini tarafında tek başına dolaşmak pek güvenli değildir.
-efendim pizza romana sevenler "da baffetto" adlı pizzeria'ya gitmelidir. piazza navona'nın yanında, via del governo vecchio'da bulunur.. biraz daha kalın hamurlu pizza sevenler ise "pizzare"ye gitmelidir. piazza mazzini yanında via oslavia'da bulunur.
-her sabah cappucino ilen nutella'lı cornetto yemek farzdır.. corso vittorio emanuale'deki bella napoli adlı pastanede napoli tatlılarının nadide örnekleri yenmeli ve 5 yıl türkiyede kalmış amcayla muhabbet edilmelidir. bir pazar bisiklet kiralanmalı, roma bisikletle dolaşılmalıdır..
-alışveriş için şubat ayı idealdir. her yerde indirim vardır.. via sagno veya porta portese'deki sosyete pazarlarına da gidilebilir. oralar her daim indirim mekanlarıdır ve pazarlık yapma olanağı vardır.. lakin deri ceketlerin %90ı sahtedir.. dikkat edilmelidir..
ostiense'ye gidip karşı pencerenin pastalarının yapıldığı pastane görülmelidir..hafta sonları ostia, tivoli, peruggia, napoli gibi yakın şehirlere gidilmelidir.. turistik yerler kadar, fazla popüler olmayan yerlere de gidilmelidir..
romaya geri dönmeyi garantilemek için cepte kalan son bozuk paralar da aşk çeşmesine atılmalıdır.. sıcacık insanlarıyla, kocaman ağaçlarıyla, hem sakin hem de canlı bir şehir olmasıyla yaşanası bir şehirdir roma.. giderken, 3 gün için bile olsa geri dönücem buraya dedirten; ayrılması insanın içini garip bi şekilde burkan ayrı bir ülke, diyar, şehir, yuva...
ilk günü bayağı yorucu bir program olmakla birlikte, iki günde "100 temel eserini" görmek için şu rotanın kullanılabileceği şehir:
1. gün:
Termini'deyiz, istikamet Vatikan. kırmızı hatta binerek Ottoviano'da iniyoruz. şimdi burdaki hadise şu, ottaviano'dan sonra adını unuttuğum bir istasyon daha var, vatikan için orda inmeniz gerektiği belirtilmiş trenlerdeki yönergede. inanmayın ona. ottaviano iyidir, daha yakındır.
(çok önemli edit: benim dediğim durak aslında vatikan müzesi için daha uygun. siz bazilika için yine normal vatikan istasyonunda inebilirsiniz.)
inip via ottaviano boyunca yürüyünüz, az sonra sağ tarafınızda vatikan duvarları başlayacak. sağdaki caddeye dönün, iki adım yürüyün, karşıya geçin, işte müzenin girişindesiniz.
Vatikan Müzesi bayağı karmaşık, Sistine Şapeli filan baya derinlerde. yorucu bir yer. çıkışında kafeterya var, orada yemeyin. bi kere hem pizzası güzel değil, hem de pepsi var coca cola yok.
oradan sn pietro meydanına gelelim. tam meydanın önünde bir yol gidiyor,Piazza Pio'in hemen devamındaki Via Delle Conciliazone. hatta şöyle diyim, geniş, yanlış hatırlamıyorsam tek yön (vatikan'a doğru) ve sağlı sollu palmiyelerin olduğu bir cadde. palmiye kısmını cidden uydurmuş olabilirim ama öyleydi bence. neyse ordan kaptırıp yürüyelim biz. sağ taraf daha gölge oluyor.
bu yolun sonunda sağda tiber (tevere) nehri başlıyor, solda büyük bi kale gibi bişi var. Castel Sant Angelo orası. dan brown'sal bi mekan. giriş 9 yuro. ben girmedim, 1 yuro fazla vermemek için su bile içmediğim bir tatildi benimki. siz girin ama. bana da anlatın sonra. foto filan gönderin.
kalenin hemen karşısında bir köprü var, Ponte Sant Angelo. sağlı sollu heykel dolu, ağız ayıraraktan geçilen bişi. fakat buradan geçmeyeceğiz, yani geçeceğiz de geri dönmemiz lazım. zira kaleyi solda bırakıp nehir boyunca devam ettiğimiz zaman önümüze çıkan Palazzo Di Giustiza'nın önünde bir fotoğraf çektiriyoruz. biz gezerken oranın neresi olduğunu bilmiyorduk, sadece binayı beğendiğimiz için gittik baktık. meğer adliye miymiş adalet bakanlığı mıymış öyle bişeymiş. anne-kız avukatlar olarak, pek manidar oldu koca roma'da gidip adalet binasını beğenmiş olmamız...
kaleyle bu adaletsel bina arasında böyle bi tezgahlı mezgahlı bi yer var nehir kenarında. ağaç gölgesi. nisbeten serin bi yer, bi de ufak tefek ıvırzıvırcılar var. dinlenilebilir.
binanın karşısındaki köprüye yönelelim, Ponte Umberto 1. köprü bitince bizi Piazza Ponte Umberto 1 karşılayacak, bu meydanın sağ tarafından ilerleyen Via Zanardelli boyunca yürüyeceğiz. bu caddeyi dümdüz kesen bir sokak var geçelim onu diz devam edelim, yuvarlak bir yapının dış kısmındayız şu an. o yapının iç kısmı, roma'nın -annemin ve benim oybirliğimizle- en güzel yeri, Piazza Navona.
ya bu meydan çok güzel cidden bak. ressamlar, çeşme, banklarda oturan tipler, kafeler filan... bi de bu italyanlar banka boş boş oturmayalım diye çok uğraşmışlar. para vermeden oturulacak bi yer yok koca ülkede. ama bu navona öyle değil, güzel, böyle neblim, bi de hani küresel bi ortam ya, dışarıya kapalı gibi filan. ben çok sevdim.
neyse, meydana girdiğimizde karşımızda bi çeşmeli havuz gibi bişi var adını hatırlamıyorum. gezerken kullandığım şimdi de isimleri kopya çektiğim haritada da yazmıyor. ondan az ilerde sağda -zaten görünüyor kocaman- bir kilisesi mevcut. giriniz görünüz, ben gördüm çok güzel. bi de şöyle bişi oldu, şimdi yerini tarif edemicem çünkü ben aslında tamamen farklı bir yerde olduğumu düşündüğüm için tamamen kaybolmuştum; fakat bu kilisenin arkasında kalan sokaklardan birinde bi zenci kilisesi var. haritamda görünmüyor, kopya da çekemiyorum... binalar arasında, böyle eski püskü, içnie girmeseniz faal olduğunu anlamazsınız bile, o derece. ayol bilcümle kilise şapel filan ne kadar bakımlı ve görkemliyken, bu kilise tamamen kaderine terk edilmiş. bir de ben gittiğimde içeride şarkısı danslı bi zenci ayini vardı aklım çıktı heyecandan. bi de zaten kara kuru bişeyim, o yüzden galiba, pek rahatsız olmadılar benden.
şimdi, tekrar meydana dönelim ve karşıya geçelim. meydanın, ilk girdiğimiz zaman solda kalan tarafına yani. buralarda hangi yolu izlediğimi iyi işaretlememişim fakat görülen yerler yuvarlak içinde...
meydanın arkasına geçelim şimdi, duvarlar solumuzda kalsın, yürüyelim biraz. sağ tarafımızda Piazza Madama ve Palazzo Madama var. işaretlemişim ama hatırlamıyorum, aklımda pantheon dolanıyordu o aralarda, zihnim kaçırmış olabilir. ya bi de benim kafa oralarda baya karıştı, ayol beyin damarları gibi sokaklar, insan bi dağılıyo.
şimdi madama solda kalsın, siz Via Di Stradeari boyunca sağa doğru devam edin. önünüze Piazza Eustachio çıkacak. yine sağdan devam, bu kez Via Palombella'dasınız veeee karşınızda Pantheon! pantheon'un tepesi delik ya, tanrı'nın gözetleme deliğiymiş orası. "oha eski lan!" diyorsunuz dışını görünce. ama içi, hayır bildiğimden değil ama, bence fazla "restore" görünüyor. fazla yepyeni. neblim bana öyle geldi.
oradan Via Del Seminario'ya girin. yalnız artık o kadar yorgunum o kadar yorgunum ki, pantheon'dan sonraki her şey bulanık gözümde; görüntü parçaları halinde. çok yorucu bir güzergah bu. ara sıra oturup dinlenin siz bizim gibi yapmayın. nereden girdim nasıl yaptım bilmiyorum ama harita şöyle diyor: seminario'dan gidince Piazza s. Maciota'ya çıkılıyor. ordan sağa dönüp iki adım atınca yine bir kilise, İgnazio Di Layola . oradan Via S. İgnazio, sola dönüp Viia Lata yapıyoruz ve nihayet Via Del Corso'dayız. piyasa caddesi.
sola dönüp cadde boyu devam edelim. ileride solda Via Di Pietra'dan dönünce Teppio Adriano var. adriano tapınağı. bu tapınağa tam türk işi muamele çekmişler, bi tek sütunları kalmış onların arasına da beton dökmüş italyanlar. bazen gerçekten tüm dünyanın türklerden türediğine inanası geliyor insanın.
corso'ya dönüp devam edelim. az ilerde yine solda Piazza Colonna var, hemen arkasında da Palazza Chigi. ama neydi bunlar unuttum. şu saatten sonra hiçbir şeyin önemi yok artık, ağustos güneşinin altında saatlerdir roma'da taban tepiyorum. beynimde yumurta pişecek artık.
bir ara Fontana Di Trevi'ye (Aşıklar Çeşmesi) de gittim ama ne zamandı gerçekten hatırlamıyorum, sanki oraya kendim gitmedim de rehber götürdü gibi... ama şu an yakınız, araya onu da sıkıştırıverelim...
son gördüğümüz yerin karşısından bir cadde gidiyor, corso'yu kesen. girelim o caddeye. Largo Chigi yazıyor haritada. sağda Piazza Poli'yi görünce dalalım, Via Poli'yi geçelim, aşıklar çeşmesi'ndeyiz.
geldiğimiz yoldan dönebiliriz, tekrar largo chigi'ye çıkalım. sağa dönelim. solda Largo Del Tritoni'yi görene kadar devam edip, görünce o tarafa dönelim. Via Due Macelli'ye geldik. bu yol bizi önce upuzuuuuun bir sütun bulunan Piazza Mignanelli'ye, hemen akabinde de Piazza Spagna ve meşhur İspanyol Merivenleri'ne ulaştıracak.
adım atacak hali kalmayan annemizi merdivenlere oturtup biz devam edelim, istikamet Piazza Del Popolo.
ispanyol meydanı'ndn dümdüz devam ederek de popolo'ya ulaşılabilir, fakat soldaki herhangi bir sokağa dönüp via del corso'ya çıkıp ordan devam etmek daha renkli olabilir. ben öyle yaptım. başka bir yere sapmak gerekmiyor, dümdüz yürüyün zaten drek popolo'dasınız.
Bu şekilde tamamlayabilirsiniz turunuzu, sadece bir öneri :)
Bu mekanı puanla ve yorum yap!
Burayı (Roma) biliyor musunuz? Bu mekanla ilgili görüşlerini paylaş.