Ortaçağ Kenti:Prag
Bu yazımda Prag hakkında, düşünce sahibi olmak isteyenler için genel bilgiler vererek başlayacağım. Başlangıç olarak, Çek Cumhuriyeti'nin başkenti olan Prag'ı köprüler şehri olarak betimleyebilirim. Şehirin art arda sıralanan en meşhurunun da Karl Köprüsü olduğu köprüleri çok meşhur.
Orta Bohemya'da Vltava Nehri'nin üzerinde yer alır ve 1.2 milyon nüfusu vardır. Franz Kafka'nın basarıyla yansıttıgı, kasvetli, eski ve muntazam bir şehirdir. Böyle devam eden ve herkesten duyduğum övgüler benim beklentimi çok yükseltmişti. Ama Prag'a gittiğim zamanki etkisi bende tamamiyle bu şekilde olmamıştı. Bunun en büyük nedeni, kesinlikle öncesinde Budapeşte'de olmam. Budapeşte'ye Nasıl Aşık Oldum isimli bir önceki yazımda, Budapeşte'yi neden bu kadar çok sevdiğimi detaylıca anlatmıştım.
Dediğim gibi, Prag'ın bu konuda şansız olması benim daha önceden Budapeşte'yi görerek keşfetmiş olmamdı. Budapeşte'de çıta o kadar çok yükseğe çıktı ki, Prag'a giderken o yüzden beklentilerim en zirvedeydi. Ama kesinlikle bu hipotezim, Prag'ında muhteşem bir şehir olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Şimdi diyeceksiniz, bu yazında Prag'ı mı övüp anlatacaksın yoksa Budapeşte'yi mi. Kesinlikle haklısınız o yüzden bu konuda susup Prag hakkında bilgi vermeye devam ediyorum.
Prag Altın Kent, Şehirlerin Anası, Avrupa'nın Kalbi gibi değişik ve önemli isimlerle anılmaktadır. Orta Avrupa’nın en büyük ve en önemli şehirlerinden biri olan Prag, bu sepepten dolayı da dünyanın en turistik yerlerinden birisi. O kadar çok turistik ki hemde, kendinizi bir Eminönü Meydanı'ndaymışcasına hissediyorsunuz. Özellikle Eski Antik Kent Meydanı'nda bizim gittiğimiz zamanda iğne atacak yer yoktu. Ben yanlış hatırlamıyorsam, Mart'ın 16'sı zamanlarıydı.
Öncelikle Prag, müthiş bir ortaçağ kenti. Orta Çağ zamanında bir sürü tarihi olaya tanıklık etmiş, o zamandan itibaren hiçbir şeyi kaybetmeden tüm kültürlerin karışmasıyla ve birleşmesiyle oluşan şehiri bu zamana kadar korumuştur. Hatta Eski Kent Meydanı UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Buna ek olarak yeni yapılan yapılar da, eski yapılarla uyumlu şekilde yapılmaya devam etmiş,bence bu çok önemli bir detay. Şehrin koruyucu detaylarından biri.
Barok ve gotik mimarinin en ihtişamlı örnekleri olan dev katedraller Prag'ın en meşhur yapılarından ve kesinlikle ölmeden önce görülmesi gereken yapılarından. Arnavut kaldırımlı, dar sokaklı, yağmurlu ve bohem tarzıyla ün salan bu şehri mistik bir şehir olarak ikinci kez tanımlayabilirim.
Prag'da konuşulan dil Çekçe. Ama halkın çoğu İngilizce biliyor. Bu iyi bir şey. Mesela Atina'da anlaşmak bazen çok zordu. Ya da İtalya'da. Her neyse. Çek Cumhuriyeti'nde bulunan para birimi ise Çek kronudur. Ve 100 çek kronu yaklaşık olarak 10 TL'ye eşittir. Yani hayatın ucuz,uygun olduğu bir ülke. O yüzden yaşam da kolay.
Değişik bir şey söyleceyğim. Turistlerin 10 tanesinin 8'i Türk. Meydanlardayken resmen kendimizi İstanbul'daymış gibi hissettik. Yoldan geçerken Türkçe konuşanlarmı dersiniz, aramızda konuşurken bizi dinleyip Türk olduğunu söylerek konuşmaya dahil olanlar mı dersiniz. Gerçekten bütün tatilimiz boyunca karşılaştığımız Türklerle sadece 1 günde Prag'da karşılaşmıştık. Baya değişikti.
Prag hakkında söylenen bu kadar güzel sözlerden sonra, doğal olarak kötü yanlarını da söylemek gerek. Şehirde çok fazla dilenci,dolandırıcı,hırsız var. Sokaklarda peynir ekmek gibi esrar satan zencileri görmeniz çok doğal,çünkü çok varlar. Hatta şehirde açık alanda alkol almak yasakmış. Bu yüzden polis de çok fazla. Geceleri çok fazla dolaşmamanızı öneririm, özellikle tek başınaysanız.
Birçok Avrupa kentinde olduğu gibi burada da toplu taşımaya binerken bilet sorulmuyor. Kontrol genel olarak çok fazla yok. Ancak yinede siz biletinizi alın,çünkü içerdeyken ya da indiğinizde kontrol olabilir. Eğer yakalanırsanız da cezası oluyor. Ve cezanın miktarı az bir şey değildi hatırladığım kadarıyla. O yüzden tedbirli davranın. Metroya gelince, metroya hiç binmedim ama öğrendiğim kadarıyla metroda çok sık kontroller oluyormuş.
Ve Prag'da meşhur olan bir kafeden bahsetmek istiyorum. Meşhur olmasının sebebi ise, zamanında Nazım Hikmet'in buraya çok sık gelmesi. Kafe'nin adı Cafe Slavia. Aslında kafenin çok bir olayı yok ama Nazım Hikmet geliyor diye popüler olmuş. Önünden geçince biz de girelim bari diye girdik, eğer öyle bir fırsat elde ederseniz ve vaktiniz de varsa neden olmasın.
Önemli diğer bir konu ise para çevirme konusu. Çoğu yerde exchange ofislerin çok fazla komisyon aldığı ve kesinlikle ofislerde çevirmemeniz gerektiği yazılmış ama biz gittiğimizde öyle yerlerle de karşılaştık ama bir kaç yere sorunca makul olan ofislerle de karşılaşmıştık. Çok da abartılcak bir şey yok , yani ilk bulduğunuz ofise hemen sorup da çevirmeyin de bir kaç ofise bakın ondan sonra karar verin. Farkı anlayacaksınız zaten. Komisyonu düşük tutan ofislerde paranızı çevirmeye çalışın. Para bozdururken bu yüzden dikkatli olun çünkü çok kazıklamaya çalışan yerler var.
Gelelim Prag'ın meşhur tatlısı olan Trdelnik tatlısı'na. Sırf o tatlıdan yiyebilmek için, Prag'a tekrar gitmek istiyorum. Sadece bir kez yediğim için tadı damağımda kaldı. Aslında bu tatlı, hamur işi bir Slovak tatlısıymış. Şekerli bir hamuru kalın çubuklar etrafına sarıp fırında pişiriyorlar, özellikle kışın pek rağbet görüyormuş. Ve öyle bir kokusu var ki, sokakta dolaşırken tepkisiz kalamıyorsunuz,resmen sizi davet ediyor. Ballısı ve etrafı fındıkla çevrilmişi veya karamelli olup etrafı bademle çevrilmiş versiyonları da mevcuttur. İçini çeşitli dondurmalarla dolduranlarda. Kesinlikle gidip yemenizi öneriyorum. Pişman olmayacaksınız.
Görebilceğimiz en güzel ve sakin kentlerden biri. Ve de kent küçük, ama bu bir avantaj. Çünkü küçük olduğu için her yere yürüyerek ulaşabilme imkanı sağlıyor. Tramvay hattı da oldukça rahat.
Gelelim mimarisine, öyle bir gotik havası vardır ki, sizi büyüler. Kiliseden kiliseye ağzı açık gezdirir. Böyle bir keskinlik, böyle bir sivrilik başka bir yerde görmemişsinizdir. Baya şehre hakim olan yapıları çok fazladır. Simsiyah çatılı kiliseler, kasvetli sokaklarıyla adeta bir filmdeymişsiniz gibi hissettirir. Gerçek değilmiş gibi. Her yeri tarih kokuyor. O an hayret ediyorsunuz, ta o zamanlardan bu zamanlara insanları bu şehri böyle güzel nasıl korumuş diye. Şaşırıyorsunuz çünkü ister istemez kendi ülkemizle kıyaslamaya başlıyoruz. İnsanlar bu konuda hassasmış çünkü. Sokaklarında yürürken kendinizi yüzlerce yıl öncesinde gibi hissedebilirsiniz,bu çok normal.
Biz Prag'da konakladığımız zaman,havası ne çok soğuktu ne çok sıcaktı. Mart ayın ortasında Prag'daydık. İlkbahar zamanı. Ilık bir hava vardı,biraz daha serine yakın. Keyifliydi. Ama kışın baya soğuk olabiliyormuş. O yüzden gideceğiniz zamanın havasını iyi kontrol ederek yola çıkın. Bizim havadan dolayı Berlin'den kalma kötü tecrübelerimiz bulunmakta. Acı bir şekilde tecrübe ettik.
Vlata Nehri üzerinde düzenlenen bot turları var. Onu tecrübe edebilirsiniz. Kişi başına tur 25-40 TL arasında bulabilirsiniz. Güzel fotoğraflar çekmek için de iyi bir fırsat olabilir. Prag'da eski araba turları da çok meşhur. Biz yolda yürürken bunu çok fazla pazarlayan insanla karşılaşmıştık. Ama fiyatı biraz öğrenci için fazla kaçıyor. Yanlış hatırlamıyorsam 120 TL gibi bir fiyatı vardı. En en meşhuru ise fayton turu. Arabayla girilemeyen en güzel sokakları at arabasıyla keşfedebilirsiniz ancak bunun fiyatı ise daha pahalıydı. Kiralama fiyatı için 200 TL gibi bir fiyat okumuştum.
Karl Köprüsü üzerinde portre çizen seyyar ressamlar var. KESİNLİKLE burda portrenizi çizdirmenizi öneririm. Arkada Vlata Nehri'yle, Prag için bırakabilceğiniz en güzel anılardan biri olur. Fiyatı da makuldu. 10-15 euro fiyatlar arasında çizenler var. Karikatür olarak da çizenler var. Portre olarak da çizenler var. Fiyatı da ona göre biraz değişiyor galiba.
Prag'da değişik bir inanç var. Diğer Avrupa şehirlerindeki gibi aslında. Çok meşhur köprü ve heykellerine el değdirilince o şehre tekrar geri gelebilceği düşüncesi var. Özellikle Charles Köprüsü'nün üstündeki heykellerde bir çok turist, heykellere dokunarak fotoğraf çektiriyorlar. Tekrar geleceklerini umut ederek. İnşallah canım.
Ve bir de efsane varmış, zamanında Hitler'in 'öyle güzel ki bombalamaya kıyamıyorum' deyip o kadar yeri yerle bir ettikten sonra Prag'a dokunmamış. Ama bir de farklı bir teori,düşünce var.Nazilerin burayı yıkmamasının sebebi çok beğendiklerinden değil de, bütün Avrupayı işgal ettikten sonra, Prag'ı, third reich'in kültür ve sanat başkenti yapmak istemesinin yatmasıymış. Artık bilemiyoruz.
Prag'ın meşhur yapılarından bahsetmemek olmaz ama Prag'da gezilecek yerler hakkındaki tecrübelerimi gelecek yazımda paylaşacağım. Beklemede kalın. O güzellikleri kaçırmak istemezsiniz.
Fotoğraf galerisi
Burada (Prag) yaşadığın Erasmus deneyimini paylaş!
Prag yerini bir yerli, gezgin veya değişim öğrencisi olarak biliyorsan... Prag hakkındaki düşüncelerini paylaş ! Farklı özelliklerini puanla ve tecrübelerini paylaş!
Deneyim ekle →
Yorumlar (0 yorum)