Cinque Terre
Cinque Terre'ye Doğru Bir Yolculuk
Burası gerçekten ziyaret etmeniz gereken bir şehir çünkü gerçekten çok güzel. Eğer yürümeyi ve doğayla iç içe olmayı seviyorsanız burası kesinlikle gelmeniz gereken bir yer.
Cinque Terre, 5 köyü içine alan bir bölge: Riomaggiore, Manarola, Corniglia, Vernazza and Monterosso. İlk durağımız tabii ki de, Riomaggiore.
Burada çok fazla durmadık çünkü çok fazla görülebilecek bir şey yoktu. Dolayısıyla, Via dell'Amore denilen serüvenin nereden başladığını sormak için bilgi yayınlamaya devam ediyorduk. Ancak yapamadık, çünkü kadın yolun kapandığını söyledi, bu nedenle yürümeye alışık olmayan insanlar için daha zor olan başkasını seçmek zorundaydık. Unutmayın, eğer yürümekten hoşlanmıyorsanız, diğer köylere trenle veya otobüsle de geçebilirsiniz. Fakat bence, tüm macerayı deneyimlemek istiyorsanız, yürümeyi seçmelisiniz.
Sonra, Manarola'ya doğru tırmanmaya başladık. doğruyu söylemek gerekirse bu gerçekten zordu fakat sonunda buna değiyor.
Resimde de görebileceğiniz üzere, arka planda Riomaggiore ve sağımızda da deniz. Manarola'ya giden neredeyse bütün yollarda sağınızda deniz bulunuyor ve bu oldukça hoştu.
Tırmanılması gereken bir noktadan sonra, yokuş aşarı doğru iniyorduk ve Manarola'yı da görmeye başlamıştık.
Yokuş aşarı inerken, Alman kızlarla tanıştık. Biraz durup muhabbet ettik. Onlar neredeyse 5 köyü içeren geziyi tamamlamışlar ve sonuna gelmişler. Dediklerine göre hayat boyu unutulmayacak bir tecrübeymiş ve ben tam bu noktada gezinin kalanı için heyecanlanmaya başladım.
En ilginç şeylerden biriyse yol boyunca ne kadar çok insanla tanışmış olmamız. Çok çeşitli yerlerden bir çok insanla tanıştık: Kanada, Kaliforniya, Norveç, İsveç, Almanya ve Fransa. Sanırım gezinin bu tarafı neden bir çok insanın buna katıldığının sebebi. Son zamanlarda gerçektem yorulmuş olsam ve ayaklarım da acımış olsa da pişman değilim.
Neyse, Alman kızlara veda ettikten sonra Manarola'ya ulaşana kadar yokuş aşarı devam ettik. Manarola, Cinque Terre'nin köyleri arasından en küçük olanı. Bir kaç fotoğraf çekildik, kısa zamanda bütün köyü görmeyi tamamlamamız iyi oldu çünkü daha Corniglia'ya doğru yolumuz devam ediyordu.
Bundan sonra, serüvenimizin kalan yarısı için kullanmaya karar verdiğimiz otobüsün biletini almaya gittik çünkü daha fazla tırmacak halim kalmamıştı.
Son durağa geldiğimizde otobüsten indik ve tekrardan yürümeye devam ettik. Bu defa o kadar zorlamadı. Bence bu Corniglia'ya olan patikalardan en güzeliydi. Tabii ki, aynı zamanda bir çok insanla daha tanışmış olduğumuzu tekrardan söylememe gerek yok. Burası biraz komik çünkğ bazen insanlar sadece durup yolun ne kadar zorlu olduğundan bahsediyor ya da onları bekleyen patikanın çok uzun olup olmadığını soruyorlardı ve biz de genellikle "hiç merak etmeyin çok zor değil çok bir yolunuz kalmadı" şeklinde cevaplıyorduk. Bu ekilde cevaplıyorduk çünkü insanları pes etmemeleri için cesaretlendirmek istiyorduk.
Bu anları unutmak istemediğimiz için çekebildiğimiz kadar çok fotoğraf çektik.
Corniglia'ya doğru olan yolda bir yerde. Tam olarak nerede oladuğunu söyleyebilirim çünkü çok şey gördük.
Ve gördüğünüz üzere, derinliklerde, bir sonraki durağımız olan Corniglia. Her daim hedefimizi gürüp yaklaştığımızı hissetmek rahatlatıcıydı.
Corniglia'da öğle yemeği yemek için durduk. Yemeğimizi, para harcamamak için evden getirmiştik. Biraz dinlendikten sonra yolumuza devam ettik.
Bence bir sonraki yol, en zoruydu. Gerçekten tam bir meydan okumaydı. Yollar çok inişli çıkışlıydı. Bir sürü merdivenler. Günün sonunda "en az bir hafta merdiven görmek istemiyorum" demiştim. Karnımız tok, çantalarımız sırtlarımızda yolumuza başladık. yol boyunca bir çok kez dinlenmek için durduk çünkü aynı zamanda oldukça sıcak bir gündü. Şimdi size Corniglia'dan ayrılıp Vernezza'ya geldiğimizi gösteren bir kaç resim göstereceğim.
Ve sonuda, VERNEZZA!
Bana kalırsa en güzel köy, Vernezza ve hava o kadar sıcaktı ki sadece gidip ayaklarımı suya sokmak istedim ama Monterosso'ya olan yolumuza devam etmek zorunda olduğumuz için yapamadım. Fakat Vernezza'yı görüp, bir kaç resmini çekebildik. Burada, bize çok yakın davranan İsçveçli bir çiftle de tanışmıştık. Biraz muhabbet ettik, onşar İsveç'den bahsetti, biz Portekiz'den bahsettik. Biraz tazeleyiciydi. Küçük bir moladan sonra, son durağımıza doğru yola koyulduk. Bu noktada o kadar çok yorulmuştum ki, tek isteğim bir trene atlayıp Monteresso'ya gitmekmekti ama o zaman ne anlamı kalırdı değil mi? Böyle gezi ruhu olamaz değil mi? Bu yüzden, trene binmedik, yürüdük ve kesinlikle buna değdi!
Final yolda gerçekten çok merdiven vardı. Bu defa en zoruydu sanırım çünkü gerçekten çok yorgunduk ve çıkmamız gereken bir sürü merdiven vardı. Fakat yol boyu olan manzara, devam etmemize yardımcı oluyordu. Sonunda, kendimle gurur duyuyordum ve hatta ağlamak istiyordum ama ağlamadım tabii ki, u benim tarzım değil.
Ve sonunda Monterosso. Oraya varır varmaz ilk söylediğim şey "hemen sahile inelim ayaklarımı suya sokmak istiyorum" oldu ve bunu yaptık. Ayakkabılarımızı çıkarıp ayakarımızı suya soktuk. Bu rahatlamanın ve eğlenmenin en doğal haliydi. Fakat ben maceramızı bu şekilde sonlandırmak istemiyordum. Biz maceracılardık ve daha büyük bir kapanış yapmalıydık ve bunun için arkadışıma dedim ki " hadi bir kaç taş bulup dilek tutalim ve denize atalım.
Son...
Bu bir son değildi, yalnızca daha büyük maceraların ve keşiflerin başlangıcıydı.
Fotoğraf galerisi
Başka dillerde de bulunan içerikler
- English: A journey through Cinque Terre
Bu mekanı puanla ve yorum yap!
Burayı (Cinque Terre) biliyor musunuz? Bu mekanla ilgili görüşlerini paylaş.