Sicilya turu part 1
Sicilya henüz tam anlamıyla adeta keşfedilmemiş bir cennet gibi. Yılın neredeyse üçte ikisi güneşli havası, mavmasi denizi, ipek kumaş gibi yumuşacık plajları ve orta çağdan kalma mimarisi ile herkesi kendine hayran bırakan cennet gibi bir ada Sicilya.
Bu ada da mutlaka keşfedilmesi gereken, henüz tam anlamı ile değeri anlaşılmamış, çoğu insanın ismini bile bilmediği o kadar çok şehir ve kasaba var ki…Her bir şehrin kendine özgü yöresel lezzetleri, mimari yapısı, tarihi dokusu, turistik yerleri, şirin küçük balıkçı kasabaları burayı ziyaret eden turistlerin buraya hayranlık duymasında ki en büyük etmenler. Bizde bu hafta sizinle birlikte ismi duyulmamış, Katanya, Palermo gibi henüz ünlü olmamış bir kaç orta çağ kasabasını gezeceğiz. Bunlardan ilki de barok mimarinin en bariz örneklerinin bulunduğu, UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmış bir orta çağ kasabası olan Noto.
Noto, Sicilya Ada’sının güney batısında yer alan eski bir orta çağ kasabası. Sicilya’nın her ne kadar yerli halkı tarafından bilinsede, her yıl Sicilya’yı ziyaret eden tursitler tarafından pekte tanınmayan bir kasaba. Bunda bir çok etken rol oynamakta fakat popüler olmamasında ki en büyük faktor hiç süphesiz reklam ve tanıtım faliyetlerinin hiç olmaması. İkinci bir faktör ise ulaşım. Noto ile ulaşım sadece otobüs firmaları ile sağlanmakta. Bu yöne giden herhangi bir tren bulunmamakta. Doğal olarak buda burayı ziyaret edecek tursitleri bu seyahatten geri çeviriyor. Kasabaya en yakın turistik mekan Siracusa ama arada ki mesafe 32 kilometre. Düşünsenize ben Katanya’da oturuyorum ve Noto’ya gitmem gerekiyor. Katanya’dan kalkan araç bir saatte Siracusa’ya oradan da bir saate Noto’ya geçmekte. Bunu gerçekleştirecek otobüs firması sayısı ise sadece iki tane. Tüm bunlar işte muhteşem mimariye sahip Noto kasabasını geri planda bırakıyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen biz 5 arkadaş yine de Noto kasabasını görmek için gezi turuna çıkmaya karar veriyoruz. Şuan Katanya’da bulunmamız bizim için her ne kadar dezavantaj olsa da, planımızdan vazgeçmeyerek sırt çantalarımızı hazırlamaya koyuluyoruz. Yaz ayında bulunmamız, havanın güneşli ve açık olması seyahatimizi kolaylaştırıyor. Çünkü kış vakti siesta zamanları uzun olduğundan açık bir dükkan bulmakta zorlanıyoruz. Ayrıca hava yağmurlu olmayacağından hızlı bir gezi turu olabilir. Sırt çantalarımıza evde hazırladığımız sandwichleri ve 2 litre su dolu pet şişemizi, şapka, güneş gözlüğü, ve güneş kremi(cildim çok hassas olduğu içinde) koyuyoruz. Sabah erkenden yurdumuzdan ayrılıp Katanya tren garının orda bulunan otobüs firmalarının olduğu graja gidiyoruz.
Burada İnterbus ve A.S.T firmaları ile Noto'ya ulaşım sağlanmakta. A.S.T firması farklı güzergahlardan gittiği ve yolu daha çok uzattığı için biz İnterbus ile gitmeye karar veriyoruz. İnterbus(mavi renkli otobüs) ile her saat başı yola çıkabilirsiniz. Her sabah saat 08:30, 09:30, 10:30, 11:30, öğleden sonra saat 14:30 ve akşam son olarak 17:30 da seferler bulunmakta. Gidiş bileti 8,5 euro yani 34 TL. Eğer gidiş-dönüş alırsanız biletinizi daha ucuza almış oluyorsunuz. Gidiş-dönüş bilet sadece 13 euro yani 52 TL. Biz günü birlik bir gezi düzenleyeceğimiz için biletimizi gidiş-dönüş alıyoruz. Yol süresi toplamda 1 saat 35 dakika sürmekte. İletişim için:
- http://www.interbus.it/
- Telefon: 091 342055
Fakat yola çıkmadan önce kahvaltı yapmadığımız için önce grajın karşısında bulunan La Caffeteria adlı pastahaneden kahvaltı yapabilirsiniz. Burası adeta benim seyahat edeceğim zamanlarda favori mekanım. Ful menü burada sadece 6,5 euro(26 TL). Burada sabah kahvaltısında cornetto con nutella yanında da bir fincan çay alabilirsiniz. Cornetto con nutella bizde çikolatalı açmaya çok benziyor ve tadı da gerçekten süper. Bu ikisinin fiyatı ise sadece 3,5 euro. Pastahanenin fiyatları bence bir öğrenci bütçesi için oldukça ucuz.
Yolculuk yaklaşık bir buçuk saat süreceği için çok sağlam bir kahvaltı yapıyoruz. Kahvaltıdan sonra saat 09:30 da hareket eden otobüsümüze binerek yola koyuluyoruz. Ben araçta biraz olsun uyuma imkanı buluyorum. Çünkü kasabayı gezerken yorulacağımı biliyorum. Bir buçuk saat sonra aracımız Noto’ya ulaşıyor. Size tavsiyem eğer bir şehri gezecekseniz mutlaka o şehrin tüm gezilecek yerlerini, restorantlarını, ve otellerini gösteren bir haritanız olsun. Bir arkadaşımız Noto kasabasının haritasını yanında getirdiği için rahatlıkla gezilecek yerlere ulaşıyoruz.
İlk durağımız kasabanın giriş kapısı olan Porta reale oluyor. Bu kapının aynısını Catania, Roma ve hatta Milano’da görebilirsiniz.
Corso Vittorio Emanuele caddesinin başında bulunan bu kapıdan kasabaya giriş yapıyoruz. Bu kapının bir kralın gelişi için, onun anısına yapıldığı söylenmekte. Kapı 17 yüzyılda inşa edilmiş ve günümüzde hala ayakta durmaktadır. Tepesinde büyük bir leylek heykeli bulunmaktadır. Kapı önünde bir hatıra fotoğrafı çektirip Vittorio Emanuele caddesi üzerinde yürüyüşümüze devam ediyoruz.
Eğer sizde bu caddeyi bulursanız sakın bu caddeyi terk etmeyin çünkü neredeyse bütün turistik mekanlar bu cadde üzerinde bulunmaktadır. Kapıyı arkamıza alıp yürüdüğümüzde bir şey çok bariz bir şekilde dikkatimizi çekiyor. Noto sokakların da neredeyse hiç kimseye rastlamıyoruz. Adeta yerli halk Noto kasabasını bize emanet edip buradan ayrılmış gibi bir hava var. Filmlerde gördüğümüz hayalet kasabalara benzerliğini anımsayınca gülmeye başlıyorum. Gerçekten de çok uzun bir süre sokakta kimseye rastlamadım. Zaten buralar sessiz ve sakin bir memleket imiş. Eğer sizde sessizliğe ve sakinliğe düşkün iseniz burası tam sizin aradığınız bir mekan.
Cadde üzerinde ikinci durağınız barok tarza inşa edilmiş ve UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunan Chiesa di Santa Chiara. Bu kilise’ye eğer şanslı iseniz içini görmenizi tavsiye ederim. Gerçektende hem mütevazi ve kendini adeta insanlara hayran bırakıyor. Ama giriş malesef ücretli.
İçi neredeyse bembeyaz renklerde heykeller, altın sarısı şamdanlarla süslü kilise ışıl ışıl ziyaretçilerini bekliyor. Tavanda mavi ve yeşil mozaikler ise kiliseye ayrı bir hava katmış.
Bu kiliseye veda edip cadde üzerinden sağa döndüğünüzde Via Blandini üzerinde Noto kasabasının en görkemli kilisesini mutlaka görmelisiniz. Bu da diğer kiliseler gibi barok tarzda inşa edilmiştir. 17. yüzyılda ki büyük depremde yıkılmasına rağmen yeniden inşa edilmiştir. Klisenin adı Diocesi di Noto'dur. Bu kilise Romalılar zamanın da bir kulesi de çan, bir kulesinde saat şeklinde inşa edilmiş.
Fotoğraftada görebileceğiniz gibi şehrin tüm mimari yapıları pastoral renklerde tıpkı Siracusa da bulunan kiliseler gibi. Bu önemli yapıtın karşısında tüm grup arkadaşları ile birlikte bir fotoğraf çektirip bu anımızı da ölümsüzleştiriyoruz.
Kilisenin toplamda 3 tane kapısı bulunmakta. Eğer siesta vaktine denk gelmeyip açık bulursanız çan kulesine çıkıp fotoğraf çektirebilirsiniz. Ayrıca kilisenin üst kolonkların üstünde 4 tane azizin beyaz kireç taşından yapılmış heykelleri bulunmakta.
Bu görkemli yapıtın hemen yanında ise Palazzo Landolina yani Landolina ailesinin sarayı bulunmaktadır. Sarayın barok mimari yapısı gerçekten görülmeye değer. Sarayın 14 tane büyük penceresi ve bir tane de kapısı bulunmakta. Malesef kapalı olduğu bir vakitte gittiğimiz için içeriye giremiyoruz. Bende sarayın karşısında bir fotoğraf çektiriyorum.
Bu sarayın önünde ilginç bir heykel bulunmaktadır. Heykelin üzerinde: NOTO Ai suoi figli caduti nella grande guerra NCMXV – MVMXVIII yazısı benim baya ilgimi çekti. Türkçe anlamı; Noto sizin evlatlarınız büyük savaşta şehit olmuştur. Sanırım büyük savaştan kastı Birinci Dünya Savaşında vefat eden askerlerin anısına bu heykel yapılmış. Fotoğraflara dikkat ederseniz mekan çok büyük bir meydan üzerinde yer almasına rağmen arkadaşlarımdan başka çevrede neredeyse hiç kimse yok.
Noto'da bir kaç detay otomotikman ilgimizi çekiyor. Sizde buraya geldiğiniz de fark edeceksiniz ki bütün evlerin balkonlarının altında diz çökmüş at heykelleri, insan heykkelleri bulunmakta. Bu aslında itiraf etmeliyim ki kasabaya ayrı bir hava katmış, kasaba daha havalı, ve bir o kadar da gururlu ve görkemli görünüyor.
Noto kasabasında ilgimi çeken diğer detay ise Türkiye'den çok farklı olan çeşmeleri. Noto kasabasında çeşmeler gerçekten çok yaratıcı. Genelde büyük, üzerinde küçük çoçuk heykelleri, bu çocukların ellerinde kavanozlardan şırıl şırıl akan sular..
Gezimizin sonlarına doğru dinlenmek için kendimize dondurma yiyebileceğimiz, bir kafe arıyoruz. Via Rocco Pirri caddesi üzerinde bulunan Ristorante & Pizzeria L 'Antico Mercato, Noto dondurma yiyebileceğiniz güzel mekanlardan biridir. Her topu 50 cent, toplamda 3 topu 1,5 euro. Fiyatları öğrenciler için oldukça uygun bence. Eğer karnınız acıktıysa dilerseniz dilim pizza da satın alabilirsiniz.
Bu günlükte gezimizin sonuna geldik. Size tavsiyem mutlaka barok mimarinin en bariz örneklerinin bulunduğu bu güzel ve şirin orta çağ kasabasını ziyaret etmeniz. Şimdilik esen kalın, seyahatte kalın.
Fotoğraf galerisi
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)