Brüksel'den Brugge'e
Şu Erasmus sürecinde 6 ülke ve 20’den fazla şehir gezdim. Beni en çok etkileyenlerden biri oldu Brugge. O masalsı güzelliğine rağmen pek popüler olmaması da onu bu denli sevme nedenlerimden biriydi diyebilirim. 2 günün sonunda şehirden ayrılırken, yaşlı bir insan olsaydım tam böyle bir şehirde yaşamak isterdim diye düşünmüştüm. Tabii, sadece yazları yaşamak isterdim. Avrupa’nın bu tarafları bana kalırsa kışın insan yaşamına elverişli değil. Çok soğuk çok…
Madem şehir pek tanınmıyor, onu size tanıtmama izin verin:
Brugge, Belçika’nın Flaman bölgesinin başkenti olup, 120.000 nüfusa sahiptir. 2. Dünya Savaşında zarar görmemesinden dolayı Orta Çağ mimarisi çok iyi korunmuş. Kanalları nedeniyle buraya “Kuzey’in Venedik’i” deniyor. Çikolata, waffle, patates kızartması ve danteliyle meşhur. Liman şehri olması dolayısıyla da tarih boyunca ticarete ve gelişime açık olmuş.
Seyahate çıktığımda Brugge’e gitmek konusunda emin değildim. Çünkü uçağımız Brüksel’e inecekti ve oradan Amsterdam’a geçmemiz gerekiyordu. Brugge ise Amsterdam’a gitmek isteyen biri için epey ters istikamette kalıyor. Bu şekilde kafam karışıkken Belçikalı arkadaşıma sorayım dedim. Arkadaşım "Brüksel’i boşver, kesinlikle Brugge’e gitmelisin" deyince kararımı vermiş oldum.
Neyse, dondurucu bir havada uçağımız Brüksel’e indi. Blablacar’dan bulduğum Belçikalı Türk abim Murat’la Charleroi havalimanından Brüksel merkeze intikal ettik. Havanın soğukluğu nedeniyle bir kiliseye sığınıp valizimdeki botlarımı, eldivenlerimi giyme ihtiyacı hissettim.
O gün öğlene kadar gezdim. Brüksel hakikaten dedikleri kadar çirkindi. Aslında çirkin demek Ankara’da yaşayan bir insan için hadsizlik olur diye düşünüyorum. Brüksel o kadar da çirkin değil fakat gezilip görülecek de hiçbir şey yok. Hava soğuksa nefret etmeniz kuvvetle ihtimal. Bu yüzden kesinlikle kışın gitmenizi tavsiye etmiyorum.
Omer - Traditional Blond - Soğuk İçiniz
Böyle tatsız bir günün ardından ikindi vakti trenle Brugge’e geçtim. Hatırladığım kadarıyla 25 yaşın altı için tren bileti 8 Euro idi. İner inmez tren istasyonunda bulduğum bir lokantada sımsıcak bir balkabağı çorbası içtim. Sanırım hayatımda içtiğim en güzel kış çorbasıydı. O soğuk havada öyle bir gitti ki anlatamam. Karnımı doyurduktan sonra Brugge merkeze elimde valizle tıngır mıngır yol aldım. Zaten küçük bir şehir olduğu için merkeze ulaşmam çok sürmedi. Yolda bana yardımcı olan bir dedenin de yardımıyla 10 dakikada merkezdeki Our Lady's Church kilisesine girebildim.
Avrupa’da kiliseden/katedralden bol bir şey olmadığı için kiliselerin detaylarını artık hatırlayamıyorum dostlar. Epey büyük bir kulesi vardı ve Michelangelo'nun meşhur Madonna heykeli buradaydı. Aklımda kalan ancak bu kadar.
Bu katedralden sonra merkezdeki meydanları, caddeleri gezdim. Bu şekilde akşam olmuştu ve ben de epey yorgundum. Daha dün gece Madrid’de havalimanına ulaşmak için otostop çekerken bugün Brugge sokaklarında fink atıyordum. Fiziksel anlamdaki yorgunlukla birlikte psikolojik bir yorgunluk da hissediliyor böyle yoğun seyahatlerde.
Bu kadar gezmek yeter diye düşünüp Couch Surfing’ten bulduğum hostum Alan’ın evine doğru yola koyuldum. Dondurucu bir havada Brugge’ü boydan boya kat edip epey uğraştıktan sonra evi bulabildim.
Alan 8 yıldır Couch Surfing yapan, 50 yaşında bir bekar Belçikalıydı. Gayet saf ve iyi niyetli birine benziyordu. Ev düzeni tamamen couch surfing misafirleri için ayarlanmıştı, duvarları Latin kızlarla çektirdiği fotoğraflarla kaplıydı. Zaten kendisi de fırsat buldukça Latin Amerika’ya gidip tatil yapıyormuş. Anladığım kadarıyla kendisi Latin Amerika’ya ve Latin Kızlara epey düşkündü :)
Alan bilgisayarında dev bir Couch Surfing arşivine sahip. Bana göstermek için Türkleri tarıyor. (Fotoğrafı çektiğimden haberi vardı)
Biraz oturduktan sonra karnım acıkınca dışarı çıkıp evin köşesindeki bir lokantaya gittim. Burada hayatımda yediğim en güzel patates kızartmasını iki değişik özel sosla birlikte yedim. Sanırım biri hardal diğeri köri ağırlıklıydı.
İşte o mekan. Ertesi sabah yola çıkarken aceleyle çekmiştim. İyi ki çekmişim. Bir daha Brugge'e gidersem kesinlikle uğrayacağım.
Eve dönünce Brugge’de ne yapılır, ne edilir şeklinde genel bir sohbetin ardından bana müsaade deyip istirahata çekildim…
Devamı için sizi bir sonraki yazıya alalım: https://erasmusu.com/tr/erasmus-brugge/erasmus-deneyimler/yaslaninca-yasamak-istedigim-masal-sehri-brugge-494264
23.03.2017 08:03
Ankara/Yurdum yatağı
Fotoğraf galerisi
Burada (Brugge) yaşadığın Erasmus deneyimini paylaş!
Brugge yerini bir yerli, gezgin veya değişim öğrencisi olarak biliyorsan... Brugge hakkındaki düşüncelerini paylaş ! Farklı özelliklerini puanla ve tecrübelerini paylaş!
Deneyim ekle →
Yorumlar (0 yorum)