Have you made up your mind about your destination? The best accommodation deals are being booked fast, don’t let anyone keep ahead!

I want to find a house NOW!

Atina'ya Bakış

Tarafından yayınlandı flag-tr Zeynep Dağdeviren — 5 yıl önce

0 Etiketler: flag-gr Erasmus Deneyimleri Atina, Atina, Yunanistan


Yazın 45 derece sıcaklıklardan ziyade sonbaharda veya ilkbaharda ziyaret edilmesi muhtemelen daha mantıklı olan şehir. Eski şehrin merkezi ufaktır, Akropolis'i çevreleyen tepecikleri ve sokakları yürümek göründüğünden çok daha kısa sürer çünkü Atina'nın merkezi ufaktır. ama bu tepelerden herhangi birine çıktığınızda, bu tarih dolu mekanın nasıl da özellikle İstanbul ve belki biraz da roma gibi binalarla tıka basa doldurulduğunu görürsünüz. çirkini, güzeli ile bembeyaz akdeniz binaları, denize biraz hasret Atina'yı bir taş/beton denizine dönüştürmüş. 4 milyona dayanan nüfusu sığdırmak kolay değil. etrafını çevreleyen dağların eteklerine kadar genişleyen bir şehir yapısı var. birçok Avrupa şehri gibi daireler şeklinde genişleme imkanı olduğundan (coğrafi olarak genel anlamıyla doğudan batıya genişleyebilen İstanbul'un aksine), 360 derecelik bir bakış açısında ev selinin içinde kaybolabilirsiniz.

Tepelerden Plaka bölgesine ve esas caddelere inildiğinde biraz daha fazla nefes alma şansınız var. Kalabalık ve canlı bir şehir. Uzaklarda şehrin en yüksek tepelerinden birinde (bkz: Lykavitos) bir kilise vardır ve o tepenin üzerindeki kayalık alanlardan birinde, kayaların arasındaki ufak boşluğa yerleştirilen bir platform ve sahneyle, bir konser mekanı yaratılmıştır. O tepeye Syntagma'dan bir saatlik bir yürüyüşle varabilir, daha sonra o kayalıklardan birine çıkarak bedavaya etkinliği, diğer birkaç beleşçi ile birlikte bira eşliğinde izleyebilirsiniz. Kuzeye doğru kafanızı çevirip Akropolis'i ve Atina'nın merkezini, güneye doğru dönüp, arkaya doğru genişleyen banliyöleri, Kifisia'yı görebilirsiniz. Nemsiz bir havada Piraeus ve denize kadar görüş imkanınız olabilir. Gecenin çöken ışıklarıyla birlikte tatlı yorgunluğunuz, ılık rüzgar ve soğuk birayla birlikte kayaların üzerinde uçurumun tepesinden konseri izlemeye dalarsınız.

Akropolis'te Parthenon'dan, Nike'nin tapınağından geriye kalan yegane sütunları, taşları ve devam eden restorasyon çalışmaları süresince esas mimari yapıların yerine konulan alçı parçaları görebilirsiniz. Akropolis'in tepesi uzaktan görüldüğünden çok daha küçük olduğu gibi, kalabalık bir turist grubuyla birlikte minik bir alana dönüşür. Esas olarak Akropolis'i çevreleyen ve Akropolis'in duvarlarının hemen altında yer alan minicik, insanların evlerinin bahçelerine girip çıkan dar sokaklarda yürümek zevklidir. Bu dar ve küçük sokaklarda mutlaka dinlenmek için gölgelik bir alan bulabilir ve kafanızı kaldırıp Akropolis'teki turistlere ya da etrafta çamaşırlarını asan atina sakinlerine bakabilirsiniz.

Akşam souvlaki dürümünüzü ucuza alıp Plaka civarında barlara uğrayabilir, ouzo, ballı rakia içebilirsiniz. Sıcaklar bir türlü yakanızı bırakmamışsa, arkadaşların evinde damlarda yemek yiyip içki içilebilir ve güneş doğup da suratınızı yakmaya başlayana kadar ılık meltemin altında kestirebilirsiniz.

Etrafta türk görme ihtimalinizin ufak olduğu yegane büyük avrupa şehirlerindendir. Dolayısıyla türk olduğunuz hissedilmeyebilir bile. Turist olduğunuz sürece hissedilmesi de muhtemelen önemli değildir. Yunan dostlar gibi keyifli ve rahat, trafikte kornaların arasında yolunuzu bulmaya çalışarak, büyük alışveriş caddelerinden uzak kalmaya çalışarak kendinizi bu ufak, çok fazla sürprize açık olduğunu hissetirmeyen şehre bırakabilirsiniz.

İstanbul, İzmir ve Antalya karışımı bir şehir. İstanbul'dan sonra size fazla birşey ifade etmesini beklememek lazım. Sokakta tesbihle dolaşan amcalar ve gençlere kadar birebir türkiye örneği. Sokak tabelalarını değiştirdiğinizde nerede olduğunuzu ayrıştırmak oldukça güç. 2-3 günde tüm atina'nın görülmesi gereken yerlerini rahatlıkla görebilirsiniz.
Pire'nin dar sokakları Antalya'yı anımsatır. pire güzel hatta içinde denize girebileceğiniz mütevazi bir plaj da var. Oldukça temizdi. Kolonaki, Nişantaşı'nın miniğidir. Bir biranın 7-8 euro olduğu bir yer. Monastiraki'den Omonia'ya ya kadar Eminönü gibidir, hırdavatçılara kadar en gereksiz ama bulması zor şeyleri alabilirsiniz.

Monastiraki'den Omonia'ya giden yoldaki Lesvos isimli dükkan tavsiye edilir. Doğal ürünler satıyor. Yeni Akropol müzesi, mimarisi açısından sergilenen eserlerin önüne geçmiş başarılı bir bina. Cafe'sinde birşeyler yiyin çünkü Atina'da en ucuz yemek yenecek yerlerden biri ve oldukça lezzetli, çalışanlar da çok güleryüzlü. Evet Atina'da yemek yemek euro nedeniyle biraz pahalı. Soulvaki denen bildiğimiz tavuk şiş 8-9 euro. Bir şişe kola 3-4 euro. Basit bir yemek yediğinizde iki kişi en az 25 euro bayılıyorsunuz.
Akropol'daki manzara harika. Ama genel olarak Antik yunan eserleriyle dolu bir şehir umudunuz olmasın. Antalya ve çevresinde daha çok tarihi alan olduğu kesin.
Exarchia meydanı anarşistlerin ve öğrencilerin takıldığı ama aslında çok güzel oturacak yerlerin olduğu şirin bir meydan. ufak ve yine bana göre oldukça güvenli. Fiyatlar da diğer yerlere göre uygun.

Tren istasyounda bulunan lockerların fiyatları ucuz sayılabilir, 2-3 ay öncesinde 12 saatlik 2-3 euro civarında birşeydi. Hayatın gerçekten erken saatlerde başladığı bir şehir diyebiliriz. Saat 7 olduğunda her yerde vızır vızır arabalar dolaşmaya başlıyor. Metro ağı iyi denilebilir, çoğu yere metroyla ulaşabiliyorsunuz. Metro geçişlerinde kontrol yok, insanların yarısı bilet okutmadan geçiyor fakat metroların içinde kontrol olabiliyor, biletin 30 katı kadar ceza ödeyebilirsiniz. 1 binişlik metro bileti 1 euro, 1 günlük metro bileti 3 euro. Ayrıca, çoğu otobüs tıpkı bir tramvay gibi elektrik tellerine bağlıydı, hiç bir sorun olmadan dolaşıyorlar etrafta.

Süpermarket falan bulmak imkansız gibi bir şey bu şehirde, her tarafta. Küçük büfeler vardı, muhtemelen süpermarketler şehir dışındalar. Çok ararsanız ya da şanslıysanız bir tane bulabilirsiniz. Fiyatlar genel olarak Türkiye'nin 2 katıydı sanki, yani lira değil euro olanıydı. Tükiye'de 20 lira olan t-shirt 20 euro ya da 2.5 litre kola 2.5 euro vs.. Çoğu avrupa başkentine göre daha ucuz denilebilir.

Akropol gerçekten çok güzel ve görkemli. Akropol'ün alt tarafında kalan Plaka adlı tarihi mahalleyi gezmeyi ihmal etmeyin, çok hoş bir tarihsel dokusu var. Akropol'den atina manzarası çok etkileyici, şehrin tahmin ettiğinizden çok daha büyük olduğunu farkediyorsunuz. Her taraf bembeyaz gözüküyor ve bu görüntü denizle birleşince tıpkı bir yunan bayrağı gibi duruyor.

Şehrin akropol'den sonra gezilip görülmesi gereken yeri Syntagma meydanı denilebilir. Parlamento burada bulunur. biz gittiğimizde şansımıza yeni genelkurmay başkanının devir teslim törenini görmüştük. Buradan yürüyerek ulusal bahçeleri, Olympian Zeus tapınağını ya da 1896 yılında ilk olimpiyatların yapıldığı stadyumu görebilirsiniz.

Yunanistan'da otomobil fiyatlarının düşük olmasından dolayı neredeyse herkesin altında arabası olmasına rağmen, trafik sıkışmaz. Hatta burada kaldığım günler boyunca sadece 1-2 kez korna sesi duydum. Bu şehirde motosiklet de acayip yaygındır. Hatta kırmızı ışıklarda en önlerde sıra sıra motosikletler dizilir, yeşil yanınca ilk onlar çıkar. Diğer sürücüler de motosikletlilere saygılıdır, bu yönüyle aşık olmaya yeter Atina.

Şehri tanımanız -eğer sabahtan başlarsanız- 1 gününüzü anca alır. O yüzden ilk gün 4€'ya satılan 24 saatlik bilet alıp kaybola kaybola gezmek, diğer günler şehri yürüye yürüye keşfetmek, çok zor olursa da tek binişlik bilet almak mantıklı olacaktır.

Merkezi Syntagma'dır. Buradaki banklarda oturup, huzur içinde etrafı seyredebilirsiniz. Buradan az biraz yürüyüp tarihi stadyuma ulaşabilirsiniz.

Akropolis'e giriş, sivil için 12€, 19 yaş altına ve ab üyesi ülke öğrencilerine beleştir. diğer ülkelerin üniversite öğrencilerine ise 6€'dur.

Monastiraki tam bir alışveriş cennetidir. Süper ucuz mağazaları görünce kendinizi kaybedebilir, yolunuzu şaşırabilirsiniz. Buranın ara yollarından bizim "bakırcılar çarşısı", "kazancılar" çarşısı" diye tabir edilen mekanlarımıza benzer bir yere çıkabilirsiniz. Sokağın adını bilemiyeceğim şimdi.

İnsanları çok sıcak ve yardımseverdir.Selaniklilerin aksine Atinalılar daha çok İngilizce biliyor. Hatta bir yerde durup elinizde turistik haritayla yön bulmaya çalışırken yanınıza gelip "bi yeri mi arıyorsunuz", "yardıma ihtiyacınız var mı" vs. diyorlar. Benim de canıma minnet tabii.
Bir kere metro istasyonunda beklerken, kadının biri bizim turist olduğumuzu anladı ve yunanca bir şeyler söylemeye başladı. Biz "yunanca bilmiyoruz" dedik ama kadın konuşmaya devam etti. Eliyle çantasını gösteriyor, "sıkıca kavrayın" mealinde bir hareket yapıyordu. Meğerse "çantanıza sahip çıkın, yankesici çok" demek istiyormuş. "E anacım biz yankesicinin diyarından geliyoruz, ohoo" diyemedim tabii, teşekkür ettim içtenlikle. Çok duygulandım yahu.

Gece hayatı fena değildir. Plaka'nın oralarda yol üstünde harika bir Hard Rock Cafe vardır, mutlaka gidilmelidir.

Diğer zamanlar nasıldır bilemeyeceğim ama şubat ayında bahar havası hakimdir. "kışın gezilir mi", "kar kış kıyamet, aboooov" diyenlere kapak olsun. Ya da biz gittiğimizde sıcaktı, bilemem. Ama kışın ölü sezon olduğundan, turistik yerler boştur, hosteller boştur, rahat rahat gezersiniz. 


Burada (Atina) yaşadığın Erasmus deneyimini paylaş!

Atina yerini bir yerli, gezgin veya değişim öğrencisi olarak biliyorsan... Atina hakkındaki düşüncelerini paylaş ! Farklı özelliklerini puanla ve tecrübelerini paylaş!

Deneyim ekle →

Yorumlar (0 yorum)



Hesabınız yok mu? Kaydol.

Biraz bekleyin lütfen

Koşun hamsterlar! Koşun!