Zagreb
2 saatlik bir uçak yolculuğunun sonunda İstanbul’dan Zagreb’e vardık. İlk iş olarak bir miktar paramızı mecburen havalimanında exchange yaptırdık. Mecburen diyorum çünkü birçoğunuzun bildiği gibi havalimanlarında kur şehir merkezine göre oldukça düşük miktarlarda. O yüzden biz de merkeze ulaşmamıza yetecek kadar paramızı dönüştürdük. İstanbul Atatürk havalimanından sonra otogar gibi gelen Zagreb havalimanından çıkıp şehir merkezine giden shuttle’ları aramaya koyulduk. Yarım saatte bir kalkan ve 30 kuna karşılığında şehir merkezine giden otobüsleri bulup bindik ve yarım saat içinde Zagreb otobüs terminaline vardık. Havalimanı için otogar kadar demiştim, otogar tahmin edebileceğiniz üzere çok daha küçüktü. Zagreb’de bir gece geçirecektik ancak bilet bulamama ihtimaline karşı otogarda bir otobüs firmasına girip ertesi gün akşam saat 6’ya Rijeka için otobüs biletlerimizi aldık.
Otobüs terminalinden çıktıktan sonra elimizde kocaman valizlerimiz olmasına rağmen merkeze doğru yürümeye başladık. Kalacağımız hostelin uzaklığı google maps’te 30 dakika göründüğü için toplu taşıma aracı kullanma ihtiyacı hissetmedik. Hava ağustos ayının son günleri için tahminimzden daha sıcaktı, o yüzden 30 dakikalık mesafe onca yükle bizi biraz zorladı ama bir şekilde hostelimize ulaştık. Kaldığımız hostelin adı Dots hosteldi. Fırsat bulursam hostelden ayrı bir başlıkta bahsetmeyi istiyorum çünkü 3 aylık süre boyunca kaldığım 12 hostel içinde hala tartışmasız birinci sırada olduğunu söyleyebilirim. Aslında Budapeşte’de kaldığım hostelin yeri de ayrıdır ama ikisi çok farklı kulvarlarda. Her neyse, Zagreb’e geri dönelim. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra hostel görevlisinin bizim için önemli yerleri işaretlediği haritalarımız ile tekrar dışarı çıktık. Yürüyerek şehir merkezini gezebileceğimizi söylediği için yürüyerek şehri gezmeye başladık.
Sokaklarda gezmeye başladığımızda ilk fark ettiğim şey şehir merkezinin fazlasıyla düzenli ve temiz olmasıydı. Diğer dikkatimi çeken şey de binaların mimarisinin dikkat çekici ölçüde güzel oluşuydu. Ara sokaklara girdiğimizde bile o temiz, düzenli ve estetik yapının kaybolmadığını fark ettim. Türkiye’de alışık olduğum tek tip, hiçbir incelik içermeyen zevksiz binalardan sonra Zagreb’in çok güzel bir şehir olduğuna kolayca ikna oldum. (Oysa ilerleyen zamanlarda başka şehirleri gezdikçe Zagreb’in de abartılacak bir güzelliği olmadığını fark ettim. Ama yine de ilkler her zaman özeldir. :) ) Sanırım en çok hoşuma giden şeylerden biri de çok sayıda yeşil alanın bulunmasıydı. Yer yer parklar, bahçeler ve çok büyük bir Botanik Bahçe bulunuyor Zagreb’de. Ankara’da yaşayan biri olarak, Zagreb bir başkent için epey yeşil geldi bana. Ankara’da olmayıp da Zagreb’de bulduğum bir diğer şey de sakinlik ve huzurdu. Zagreb’de yaşamadığım için her zaman bu şekilde mi emin değilim ama benim geçirdiğim 2 günde cidden şehre huzur hakimdi.
Fotoğraf: Botanik bahçe
Zagreb’de gezip görülecek yerlerin çoğu Upper Town denilen kısımda bulunuyordu. Burada St. Mark meydanı ve St. Mark kilisesi, Dolac adı verilen büyük bir pazar, Museum of Broken Hearts gibi gezilecek yerler var. Lower Town kısmından buraya tünelle çıkılabileceği gibi yürüyerek de 15-20 dakika bir sürede ulaşabiliyorsunuz. Yürüyerek çıkmanızı tavsiye ederim, çünkü çıkarken geçtiniz yerler bile çok güzel. Şehirde en çok hoşuma giden yerlerden biri İlica Caddesi oldu. Upuzun, geniş bu cadde için Zagreb’in kalbinin attığı yer desem yanlış olmaz bence. Şehrin diğer kısımlarına göre nispeten daha kalabalık hareketli ve olan bu caddede bir sürü mağaza, kafeterya ve restoranlar var. Bu caddeyi baştan sona bir kez yürüyün mutlaka.
Fotoğraf: İlica caddesi
Şehrin bir diğer merkezi de Ben Jelacic meydanı, burada Hırvatistan’ın kahramanlık simgelerinden biri olan Josip Jelacic’in at üzerinde bir heykeli var. Bu bölge trafiğe kapalı olması açısından oldukça güzel.
Dolac pazarı da mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri. Biz gittiğimizde kapanmak üzere olduğu için çoğu tezgah kapanmıştı ama duyduğumuza göre yüzlerce çeşitte meyve sebze, et süt ürünleri, hediyelik eşyalar, el yapımı yüzlerce çeşitte ürün bulunmaktaymış.
Fotoğraf: Dolac Pazarı
Benim erasmus’um aralık ayının başında bitti ve ne yazık ki noel marketlerini gezme şansım olmadı. Ama Zagreb’de noel dönemi dillere destan oluyormuş. Öyle güzel ışıklandırmalar, öyle güzel süslemeler yapıyorlarmış ki Avrupa’nın her yerinden insanlar Zagreb’e noel atmosferini yaşamaya geliyormuş. Umarım bir gün benim de görme şansım olur.
Zagreb’le ilgili son olarak söyleyeceğim birkaç şey var. Gezilecek görülecek çok fazla şey yok belki ama o geniş, düzenli ve huzurlu sokaklarda gezmek, o güzel mimariyi görmek için bile gitmeye değer bir şehir. Benim yurtdışında ilk bulunduğum yer olması açısından da ayrı bir değer taşıyor elbette ki. Her zaman güzel hatırlayacağım bir yer olacak. Görüşmek üzere.
Fotoğraf galerisi
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)