Üçüncü Durak: Viyana
Gezmekten yorulmayan, sürekli yeni maceralar peşinde koşan Erasmus öğrencileri ve seyahatperest arkadaşlarım hepinize merhabalar. Bu yazımızda, üçüncü durağımız olan Viyana'ya gidiyoruz hep beraber. Hadi başlayalım!
Öcelikle söylemek isterim ki, Orta Avrupa'da, yani Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan gibi ülkelerde Erasmus yapmanın avantajı gerçekten çok büyük. Çünkü "Regio Jet" ve "Flixbus" gibi güvenilir otobüs firmalardan çok cüzi miktarlar karşılığında bilet alabiliyor ve seyahat edebiliyorsunuz. Saymış olduğum ülkeler ve başkentlerinin birbirine olan yakınlığı da cabası tabi...
GEZİ PLANI NASIL YAPILDI?
Yeniden seyahate çıkmak için bir boşluk arıyorduk ve aradığımız o boşluk cuma günümüzün de boşa çıkmasıyla oluşuverdi. Boşa çıkan cuma, cumartesi ve pazar günlerimizi doldurmak için hemen bir gezi planlaması yapmaya koyulduk ve yeni rotamız olarak Avusturya'nın başkenti Viyana ile Macaristan'ın başkenti Budapeşte'yi seçtik.
Bilet fiyatlarını karşılaştırmamızın ardından, Viyana biletlerimizi Regio Jet'ten adam başı 8 Euro karşılığında aldık. Daha sonra iş konaklayacağımız mekanı ve gezilecek yerleri belirlemeye, yolumuzu kaybetmemek için haritaları indirmeye kalmıştı. Her ihtimale karşı geziye çıkmadan önce "Google Maps" uygulaması üzerinden geziceğiniz bölgenin haritasını indirmenizi tavsiye ederim. Böylece kaybolma riskiniz sıfıra inecek ve internet kullanmak zorunda kalmayacaksınız. Tüm hazırlıklarımızı yapıp maceraya atılmak için otobüs saatinin gelmesini beklemeye başladık.
VİYANA YOLLARINDA
Otobüse binmek için Ostrava'ya geçtik ve otobüsümüze tam zamanında bindik. Gece yarısına doğru Viyana'ya varmıştık. Adam başı 20 euro'ya ayarladığımız aparta doğru yol almaya başladık. İndirmiş olduğumuz Viyana haritasında işaretlememizi yaparak kalacağımız apartı elimizle koymuş gibi bulduk. Apart, bir apartmanın en üst katında yer alıyordu ve dubleksti. Beklediğimizden çok ama çok güzeldi. Apart'ı "Booking" üzerinden kiraladığımızda mailimize gelen şifre ile daireye giriş yaptık. Her yer tertemiz ve bizim için hazırlanmıştı. Neredeyse tüm Viyanayı ayaklarımızın altına seren mükemmel bir terası vardı, hatta aramızda "burda kalın deseler Erasmus bitene kadar kalırım he" şeklinde konuşmalar dahi geçmişti. Biraz terasta keyfi sefa sürdükten sonra yarına enerji toplayabilmek için hemen yattık.
1. BELVEDERE SARAYI
Ertesi gün olduğunda kahvaltı için bir şeyler almak amacıyla aşağı indik ve yakındaki bir marketten bir kaç börek tarzı yiyecek ve donut alıp kahvaltımızı yaptık. Sonra ilk durağımız olan Belvedere Sarayı'na doğru yürümeye başladık. Yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüşün ardından Belvedere Sarayı'na varmıştık. Bahçesi o kadar büyüktü ki giriş kapısını 5 dakika aradığımızı anımsıyorum.
Kapıdan girer girmez kocaman bir bahçe ve görkemli bir saray karşıladı bizi. Sarayı arkamıza alacak şekilde hemen fotoğraf çekilmeye koyulduk. Birkaç güzel karenin ardından Belvedere Sarayı'nın giriş kapısının önünde bulduk kendimizi. Hiç acele etmiyor, attığımız her adımın, yaşadığımız her anın tadını çıkarıyorduk. İçeri girsek mi girmesek mi tartışmaları içerisinde, bir de bakmışız ki, bilet sırasındayız. Öğrenci kartlarımızı göstererek 3 euroluk bir indirim karşılığında giriş biletlerimizi 12 euro'ya aldık. Artık içerdeydik.
İçeri girdiğimizde bizi Avrupa Fatihi Napolyon'un portresi, Gustav Klimt'in ölümsüz eserleri, Joseph Floch'un "Palastine" adlı resmi ve en beğendiğim, hayranlıkla baktığım Oscar Laske'nin "The Ship of Fools" adlı eseri karşıladı bizi. Bu güzel resimleri ve etkileyici sarayı görmenizi diliyorum.
2. HOFBURG SARAYI
İkinci durağımız, "Hofburg Sarayı" oldu. Hofburg Sarayı, Habsburg Hanedanı tarafından kışlık konut olarak kullanılmış ve anladığım kadarıyla her yeni hükümdar döneminde eklenen yeni yapılar ile genişletilmiştir. Sarayın çok güzel bir mimarisi olmasına karşın, hemen önünde sayısı bir hayli olan faytonlar nedeni ile çevre çok kötü kokuyordu. Buradaki yorumu size bırakıyorum ve üçüncü durağımıza geçiyorum.
3. AZİZ STEFAN KATEDRALİ
Üçüncü durağımız, "Aziz Stefan Katedrali" oldu. Katedral tam anlamıyla mükemmel ve kendine hayran bırakan bir mimariye sahipti. 15. yüzyıllarda böylesine büyük ve etkileyici bir yapının nasıl yapıldığını sorguladığımı hatırlıyorum. Ayrıca, söz konusu Katedral, Osmanlı kuşatmaları sırasında yerel halk tarafından sığınak olarak kullanılmıştır.
4. VEBA SÜTUNU
Aziz Stefan Katedrali'ni hemen yakınındaki "Graben Caddesi" gezmeye ve Graben Caddesinde bulunan "Veba Sütunu" na bakmaya gelmişti sıra. Sabah olmasına rağmen ışıklar içerisinde bezenmiş olan caddeyi gezerken balkonda sıra sıra çıkan insanların yapmış olduğu bir operaya misafir olduk. Operayı seveceğim ve bir o kadar da eğlenceli bulacağım hiç aklıma gelmezdi. Hala o anların neşesini ve güzelliğini anlatamıyorum.
Günü yarılamış ve artık kurt gibi acıkmıştık. Graben Caddesi'ni ortasında ismini hatırlayamadığım bir restorana oturup yemek yemeye karar verdik. Burada güzel bir yemek yemenin bize maliyeti 40 euro olmuş ama olsundu. Kaç kere Viyana'ya gelip Garben Caddesi'nin ortasında yemek yeme fırsatı bulacaktık ki?
5. OPERA BİNASI
Beşinci durağımız, büyülü havasını soluduğumuz "Opera Binası" oldu. Tabi Graben Caddesindeki resitalden sonra bizi tutabilene aşk olsun. Opera Binası ve çevresinde bilet satan kişileri görmeniz çok olası ve o bilet satan güzel insanlardan biri bize çok hesaplı ve Türk Marşı çalınacak olan güzel bir opera gösterisi sunmuş olsa da aynı saatlerde şehri terketmek zorunda kalacağımız için teklifi geri çevirmek zorunda kaldık. Bize bu teklifi sunan güzel insanın Türkçe bilmesi de bizi hayli etkilemişti tabi ne yalan söyleyelim.
6. PRATER EĞLENCE PARKI
Etrafta hediyelik eşya dükkanlarını bol bol gezdikten sonra Prater Eğlenci Parkına doğru yol almaya başladık. Orada galiba hayatımda yaptığım en güzel şeylerden birini yaptım ve 117 metre yüksekliğe ulaşan bir salıncağa bindim. 117 metre yüksekliğe ulaştığımızda Viyana tam anlamıyla ayaklarım altında idi. Unutamayacağım bir heyecan ve manzaraydı. Viyana ziyareti gerçekleştiren herkesin kesinlikle yapmasını tavsiye ediyorum.
Prater Eğlence Parkı'nda 2-3 saat gibi bir vakit geçirdikten sonra Budapeşte yolunu tuttuk. Umarım bir gün yeniden o salıncağa binebilir ve Opera Binası'nda Türk Marşı dinleyebilirim.
Mozart'a sevgi ve saygıyla...
Budapeşte'de görüşmek üzere...
Fotoğraf galerisi
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)