Belçika Eğitim Yolculuğu
Merhaba sevgili öğrenciler yada öğrenci olmak isteyenler. An itibariyle bu bloğu öğrenci olarak yazmıyorum. Doğal olarak, çalışan ve sizin geçtiğiniz etaplardan geçen birisi olarak her iki pencereden de bakıyor olacağım.
Öncelikle eğitim hayatıma başlarken bu konuda Türkiye'deki sınav ve yerleştirme sisteminin zayıf olması aslında benim işime yaradı. Yani bu zayıflılara sürekli isyan etmek yerine, bunları lehinize kullanabilirsiniz. Konuşmak kolay diyenlere, benim hikayem...
Ben eski bir futbolcu olarak yirmili yaşlara kadar hiç ders çalışmış biri değilim ve dört duvar arasına tıkılıp kalmayı da hiç sevmem. Ayrıca eğitim sadece kapalı alanlarda olmaz bunu da yetkililere bildirmek gerekiyor (kahkaha). Ayağım kırıldıktan sonra ve akabinde futbolu bırakmak zorunda kaldıktan sonra bu hayatta farklı şeyleri deneyimleyebilmek için eğitime ağırlık vermeye başladım. Bu kısımı kısa keseceğim ve hüzünlü hikayemle de sizi gözyaşı peçeteye sevk etmeyi düşünmüyorum. Ayvalık MYO Turizm ve Otelcilik İşl. bölümünü kazanarak burada 2 yıl okudum.
Not: Ayvalıkta okumak isteyenlere bol şans. Çok küçük bir yer ve küçük yerlerde hep lokal insanlarla sorunlar yaşarısnız. Hele ki bu küçük yerler kendi içlerinde çok tutucu iseler.
Neyseki okul ve tatillerde animasyon yapmam sayesinde bu sektörün ne kadar bana göre olmadığını anladım. Uzun çalışma saatleri, düşük maaş ve sonunda hayatta hiç bir şey olamadığınızı fark etmek gayet çarpıcı bir aydınlanma. bu konuda ihya olduktan sonra yaşamımda bana gerçek bir deneyim yaşatacak bir şey yapmam gerektiğini anladım. Bu da yurt dışında okumaktı. Türkiye'deki sınav sisteminin bunda çok büyük etkisi vardır. Çünkü aynı sınav döngüsüne girmeye hiç niyetim yoktu.
Araştırmalar yaparken Belçikalı vatandaşlara rastladım otelde ve bana bu kayıtların nasıl yapıldığını, hangi üniversite, hangi şehir, hangi belgeler ve bir ton bilgi ile beni baya bu yola sevk ettiler.
Biliyorsunuz ki Avrupa'nın bir çok ülkesinde lise diploması almak için Becheloriat sınavından geçiyorlar. Bizde lise sonunda değilde üniversite girişinde yapıyoruz. Ben lise diplomamı sınavsız aldığım için onların üniversitesine başvurabiliyorum. Fakat bu açığı kapatmak için sizden herhangi bir üniversiteyi kazandığınıza dair bir yerleştirme Belgesi istiyorlar. Bunun karşılığında da size bir diploma denkliği veriyorlar. Bu diploma denkliği sizin onlar gibi üniversiteye kayıt yaptırabilmenizi sağlıyor.
Şimdi şu gerçek ile yüzleşelim; yabancı olduğumuz için genelde okullarda yabancı kotaları vardır. Okullar, başvuran öğrenciler arasından elemeyi kendi yöntemleri ile yaparlar. Bu da ilgili ülkenin eğitim bakanlığı ile genel bir uygulama ile eşitlikçi bir yöntem izlemeye çalışmaları sayesinde olduğunu düşünüyorum.
Bu bağlamda, benim kaydım, yani Belçika HEPL okulu için, kura yöntemiyle oluyordu. Okul kotası 30 yabancı öğrenci olarak belirlenmişti. Bu bölümlere olan ihtiyaç ile doğru orantılı. Bizim düşündüğümüz gibi bizi bela olarak görmüyorlar. Aksine, çeşitlilik olarak görüyorlar. Diğer bir deyişle, öğrenci ve kültür zenginliği. Neyse ki, uzun uğraşlardan sonra okul kaydımı yapmayı başardım. Transportation and Logistics Management bölümü yeni, bomba gibi bir Türk öğrenci edinmişti. Tabi ki, tüm bunlardan önce Fransızca eğitimlerimde var Fransa, Montpellier'ye kadar uzanan. Bunu da başka bir blog'ta anlatmak üzere bırakıyorum.
Öğrenim dili Fransızca, zorunlu yabancı dil İngilizce ve ek bir seçmeli yabancı dil seçmemiz gerekiyordu. Bunu da İspanyolca seçtim. Üç yabancı dil seçmiş oldum (kahkaha). Epey zorlu bir eğitim beni bekliyordu. Fakat, bunca şansı ele geçirmişken doğal olarak sonuna kadar gidecektim.
İlk yılım, tahmin edersiniz ki, zorlu geçti ve sınıfta kaldım. Birinci sınıfı tekrar okudum ama bu bana daha iyi bir kavrama kabiliyeti kazandırdı. Türkiye'de olduğu gibi her öğretmenin benimsediği bir cevap şekli vardı sınavlarda beğendikleri. Bunları çözerek daha iyi notlar almaya başladım. Tabi ki, Fransızcam da çok iyi olmaya başlamıştı (Hiç bir Türk grubun içine dahil olmadım. Arkadaşlarım hep yabancılardı). İlk iki yılımı gezmeli, tozmalı, eğlenmeli, segili yapmalı, bazen dinlenmeli, bazende ders çalışmalı olarak ve çok keyif alarak tamamladım. Fakat bana yeni bir deneyim daha gerekiyordu. Bu fırsatı da ERASMUS ile buldum.
Söylemem gereken önemli bir nokta var ki, o da yabancı öğrencilerin (özellikle frankofonların) değişim programlarına katılmadaki vizyonsuzlukları idi. Bu sayede bölümler gönderecekleri öğrenci kotalarını dolduramıyorlardı. Gitmek isteyenlere de yalvarıyorlardı (Kahkaha). Üstelik üstüne para yardımı alıyordunuz. Ne kadar da mantıksız bir durum değil mi?
Sonuç olarak başvurumu yaptım ve seçtiğim yerlerden biri olan Budapeşte, Maceristan' a Erasmus öğrencisi olarak kaydımı yaptırdım. Bu macera da kendi başına bir blog yazısı ve bunu da ayrı bir blogda paylaşmak üzere bırakıyorum.
Fotoğraf galerisi
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)