Marakeş'e Vusûl

Tarafından yayınlandı flag-tr Reyhan Nazlıaydın — 4 yıl önce

Blog: Zamanda yolculuk: Fas
Etiketler: flag-ma Erasmus blog Marrakesh, Marrakesh, Fas

Aylarca batının soğuk yüzüyle karşı karşıya kalmıştım. Bıkmıştım riyakar selamlaşmalardan. İnsanların gülümsemeleri boş geliyordu. Ben artık doğunun insanını arıyordum. 

Marakeş bana ilaç gibi gelecekti. Marakeş beni ben olduğum için sevecek bir memleketti. 

Tarih: 22 Haziran 2019. Fas'a ilk adımımı atışım. Marakeş ile buluşmam...

Bu kısa süreceli gezimde tek değildim. Bu sefer yol arkadaşım Nurefşan benimleydi. Nurefşan liseden de yol arkadaşımdı. Her gün okula giderken yan yana otururduk, şimdiyse Endülüs'e giderken, Fas'a giderken yan yana oturuyorduk. Hayatın neler getireceğini tahmin etmek zor. Ama hayat güzel şeyler de getiriyormuş.

Biz Marakeş'e geçmek için Sevilla'dan uçak kullandık. Fas'a geçmenin farklı yolları da var, en imrendiğimse feribotla Cebelitarık'ı aşmak. Bunun tehlikeli olabileceği (hırsızlık vakaları vb) konusunda korkutulmalarımızın ardından biz de Endülüs üzerinden uçakla geçmeye karar verdik. Önemli bir bilgi, Türkiye ile Fas arası uçuşlar son derece pahalı. İspanya üzerinden Fas'a geçmekse öyle ucuz ki, insan her hafta Fas'a gidip gelsem sorgulamasını yapmadan edemiyor. Madrid'de kaldığım süre zarfında Rabat'a defalarca kez 8 euroluk bletler buldum. Neden gitmedim? Bilmiyorum... Korkutuldum. Haklı sebepleri varmış, ama başa çıkılabilirmiş de. Hayırlısı, başka vakitte tekrar tekrar gitmek dileklerimle. 

Ryanair ile geçirdiğimiz korkunç yolculuğun ardından, böyle bir inişte nasıl uçak parçalanmıyor aklım almıyor, hayatımda gördüğüm en güzel havaalanına ulaştık. Giriş kapısında da ilk arap harfleriyle karşılaştık. "وصول" yani arrival, yani geliş. Vusûl'ü anlamamız için üstü tozlu kalmış o eski kelimelerin içinde zihnimde kısacık bir yolculuğa ihtiyacım vardı. Aradığım kelime de aynı kökten gelen vuslattı. Bir gün seni de öğreneceğim Arapça, her ne kadar her ülkede farklı bir diyalektin konuşulsa ve öğrensem bile faslıları anlayamayacak olsam da!

Marakeş Menara Havaalanı

2008 yılında yapılan bu havaalanı geniş açıklığın muhteşem bir örneği. Zürich merkezli tasarım ofisi E2A mimarlık tarafından yapılmış. Üst örtüleri, ışık kontrolleri, oluşturduğu gölge oyunları, strüktürü, her şeyiyle insanı son derece etkiliyor. Yapının iskeleti son derece görünür ama bu o kadar estetik bir biçimde yapılmış ki, hem her şeyin nasıl taşındıpı çok kolay okunuyor hem de açıktaki strüktürle farklı imkanlar yakalayıp açıklık kapalılık uyumu, örtüler, ışık oyunları oluşturulmuş. Çıkıştaki jeodezik kubbe ise benim hayatımda gördüğüm ilkti sanırım. Aldığım eğitimde mükemmel şekli nedeniyle tamamlanmışlığı ve tasarımdan yoksunluğu konusunda çok eleştirilirdi. Karşılaştığım sonuçsa bizim bunu kullanırken neyi yanlış yaptığımızı ortaya koyuyordu. Jeodezik kubbe kullanılabilirmiş, hatta doğru kullanılırsa çok da güzel olurmuş. 

Biz iki mimarlık öğrencisi etrafa hayran hayran bakıp kolonları, taşıyıcıları ve bağlantıların, detayların, havalandırmaların nasıl çözüldüğünü analiz etmeye ve fotoğraflamaya çalışırken aynı zamanda pasaport kontrolleri ve xray zihazlarından geçiyorduk. İlk adımlarımızda yaşadıklarımız, yaşayacaklarımızın bilgisini veriyordu. Sırada beklerken görevliler nereden geldiğimizi soruyor, cevabımızı beklemeden Türkiye'den geldiğmizi çoktan anlamış ve ifade etmiş oluyordu. Son derece sevecen yaklaşıyorlardı. Samimiyetleri ve Türkiye sevgileri gözlerinden okunuyordu. 

Benim en sabırsızlandığım noktalardan biri de pasaport kontrolüydü, çünkü her geçişte burada olduğuma dair bir mühür o defterde yerini alıyordu. O defter benim seyahatlerimin belgesiydi, gördüklerim ve göreceklerimin deliliydi. 

İndiğimizde kalacağımız yere giderken dolandırılacağımıza emin olduğumuz için, otelin havaalanı servisini talep etmiştik. Bölgeye göre çok pahalıydı, ama bizim bundn haberimiz yoktu tabi. Arabaya bindiğimizde kendimizi lüks şatafat konfor içinde bulduk. Bizler prenses miydik ve güzel arabalara layık mıydık, daha dün yiyecek yemek bulamayan bizler miydik bu araca binen? Araçla olan tezatımı anlatmak içinse küçük bir bilgilnedirme verecek olursam. Sırtımda patlayacak kadar dolu, ağzı kapanmayan bir sırt çantası; onun dışında ellerimde kollarımda 4 farklı çanta daha vardı. Bedbaht bir gezgini andıran bu birey,n bindiği arabaın koldukları; 1 aydır yatmak zorunda kaldığı her yataktan bin kat daha rahattı. Marakeş ne güzeldi ve ben bir aydır Avrupa'da neden sürünmüştüm ki?!

Araçta bizim dışımızda 3 tane de son derece hareketli Meksikalı kız vardı. Bizimle tanışıp hemen sohbet başlattılar. Madrid'deki çıkarımlarım doğruydu. Meksikalı insanlar çok sıcakkanlı ve arkadaş canlısıydı. İspanyolca konuşan en sevdiğim millet kesinlikle Meksikalılardı.

Otelimiz şehrin eski kısmında yani "Medina"da bulunuyordu. Çarşı meydanına çok yakındı. Arabadan indiğimizde otelde görevli olan "Abdu" bize yol gösterdi. şehri anlattı, yemek yiyebileceğimiz yerler önerdi. Pazarlık konusunda da tüyolar verdi. 


Yorumlar (0 yorum)


Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?

Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!

Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →

Hesabınız yok mu? Kaydol.

Biraz bekleyin lütfen

Koşun hamsterlar! Koşun!