Kralın Şehri Madrid
Merhabalar yine ben hahah. Neyse sizlerr bu blog da huzur bulduğum nadir şehirlerden biri olan Madrid’i yazıcam. Guarda’dayken madrite flixbus ile on Euro’ya gidiş be on Euro’ya dönüş bileti aldım. Yaklaşık altı saatlik yolculuktan sonra Madrid’e vardım . Bizi otobüs terminalde bıraktı Ve hemen terminal binasından metroya gidebiliyorsun. Bende binip merkezde indim. Ve şimdiden kalacak yerle ilgili kısımı size yazayım. Ben Guarda ‘ dayken Türk arkadaş Harun bana ‘üç tane Brezilyalı arkadaş var ‘dedi ve ‘onlar dört kişilik Madrit’te hostel tutmuşlar fakat bir arkadaşları gelmemiş’ dedi . Bana dedi istersen sen git orada iki gece kal dedi bana bende dedim eğer on Euro uygunsa onlar için kalırım. Eğer uygun değilse kalmam dedim. Harun konuştu olur dediler ve bende kabul ettim ve o şekilde gittim madrite .
Normalde Madrit’te ben baktım hosteller pahalıydı geceliği yirmi Euro’ya yaklaşıktı. Şimdi ise iki gece yirmi Euro’ya kalacaktım. Ve o yüzden mutluydum Madrit’te . Neyse ilk gittiğim gün ilk başta plaza de major var oraya gittim. Çevresi büyük duvarlarla ile kaplı olan bir meydan Ve içinde duvar kenarlarında dükkanlar , restaurantlar olan güzel bir meydan . Bol bol fotoğraf felan çekindim ve millete hep çektirdim. Hani zaten bende bir mutluluk var hostelden ötürü hahah. Sonra etkinlik felan vardı , küçük çocuklar resimler yapmışlar Ve meydan da yere koyup sergiliyorlardı . Milletin ilgisi de büyüktü . İşte bu çocuklar için bir öz güven dayanağıydı benim gözümde bu yüzden bunlardan sürekli ünlü ressam , heykeltraş veya başka sanat dallarından insanlar çıkıyordu. Bende biraz baktım ve porte de sol meydanına geldim burası ana meydan dı ve Madrid’in sembolü bir ayı heykeli vardı ve ortada şaha kalkmış at ve atın üstünde şövalye vardı güzel bir heykeldi. Türlü türlü insanlar vardı ve Çinli veya çekik gözlü çok vardı. Porte de sol daha güzel geldi benim gözüme ve belki plaza de major gibi duvarları olmasa da çevresinde binalar vardı ve binaların arasından gelen yollar burada kesişiyordu.
Sonra ben oradan ayrıldım kral Saray’ı tarafına doğru gittim . Saray’ın adı royal Plase tı. Ve yavaş yavaş oraya ilerledim. Ve giderken çok güzel yerler gördüm özellikle bir yer vardı kasaplar , balıkçılar felan vardı. Girdim oraya hep domuz etleri ve sucukları vardı . Tabii garip koku geliyordu sonra bende çıktım dışarı tekrar Ve yolda giderken turist kafilesinin bir binaya baktığını Ve rehberin onlara birşeyler anlattığını gördüm. Bende baktım ama birşey anlamadım Ve gittim hahah. Be yavaş yavaş royal place görünmeye başladı. Ve hemen yanında büyük bir katedral vardı o da çok güzel di dış cebhesi işlemeli felandı. Gerçi çoğu normal binanın dış cepheleride sanatlı süslü birşeydi. Her zaman bir inşaat mühenefisi öğrencisi olarak hayran kalmıştım Ve bol bol fotoğraf aldım. Ve Saray’ın etrafınada bakındıktan sonra sarayın arka tarafında tapınaklar vardı. Oraya doğru yola koyuldum saat artık akşam dokuz olmuştu ve bende beş on dakkada vardım tapınağa. Çok güzel di ya şekli felan. Dört tane kare içi boş şekilde arka arkaya konolmuştu ve güzel bir poz veriyordu milletin telefonlarına. Ve ben orada telefonla fotoğraf çekinmek için birine verdim telefonu Ve çekti beni. Sonra bende onu çektim ve arkadaş olduk numaralarımızı verdik birbirimize Hahah. Neyse ben biraz daha baktım arka taraflara gittim park vardı . Büyük bir parktı ama akşam fazla birşey belli olmuyordu. Bende oradan ayrılıp hostelin yolunu tuttum.
İkinci kısım gelicek.
Fotoğraf galerisi
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)