Have you made up your mind about your destination? The best accommodation deals are being booked fast, don’t let anyone keep ahead!

I want to find a house NOW!

Selimiye'nin Şehri Edirne

Tarafından yayınlandı flag-tr Zeynep Dağdeviren — 5 yıl önce

0 Etiketler: flag-tr Erasmus Deneyimleri Edirne, Edirne, Türkiye


Bu yazımda sizlerle Edirne şehrinden bahsetmek istiyorum. Edirne'yi 3-4 yıl önce gerçekleştirdiğim bir seyahatimde tanıma fırsatı bulmuştum.

Diğer şehirler ile kıyaslamadan önce bütün şehirler de ayrı ayrı bulunmak gerektiğinden, bilinçaltıma saplanan bu korkunç iptidai düşünceden nasiplenmeyeceğim yapacağım değerlendirmenin adımlarını atarken. Adım adım ilerlemeyi tercih ediyorum. İlk adım; hayatta kalmak. Hayati idame. Edirne'de hayatta kalmak Türkiye'deki diğer üç, bilemedin dört büyük şehire oranla çok daha kolaydır. Hayatta kalmaktan anladığımız başını sokacak bir ev, karnını doyuracak bir tas yemek gibi en temel gereksinimlerden oluşuyor. Edirne bunları size geliş fiyatına sunar. 3-5 işguzar ev sahibi ve onlarla aynı kafadakı işbirlikçi emlakçılar bir elin parmaklarını geçmez. Ki bu bir kıstas unsuru dahi olamaz diğer şehirlerle. Eşitliğin her iki tarafında da aynı degişkenden bulunduğundan birbirlerini götürürler. 


Edirne bir öğrencinin ve dolayısıyla ailesinin basına gelebilecek en güzel şeydir belki.Evinde güven içerisinde oturursun. İstediğin saatte yanında  arkadaşın olsun ya da olmasın güven içerisinde ellerin cebinde kulağında ipod gecenin derinliğine süzülebilirsin. Bu şehrin, henuz kamışa su yürümemiş ergenlere sunduğu imkanları görmezden gelip şikayetçi olmak ne büyük gözü doymazlıktır. Bunu su istimal edip özgürlüğün baş dönmesini yaşamak ne kadar hamlıksa, bu şehire sıkıcı, bayık gibi yaftalar takmak da bir o kadar sığlıktır. 

Bu şehir ucuzdur. "Yok efendim pahalı da, şurda şu kadar para veriyorsun da." Sevgili romalı aziz kardeşim; İstanbul'da oturup köhne, merdiven altı olmayan hangi steril lokantadan 10 tl'ye iki kişi tıka basa doyarak kalkabilirsin. Sancılar içerisinde kıvranmadan önce düşün bunu bi.

Bu şehirde stresiniz olmuyor. İstanbul'a çökmüş olan negatif havadan etkilenmiyorsunuz. Yaşam dinamiginizi eşinize, çocugunuza, dersinize, ailenize, eğitiminize harcıyorsunuz. Zaten hayatın bize sunduğu  70 yılı trafikte beklerken, ondan bundan azar yiyerek otobüste ayakta sağa sola yalpalayarak geçireceksem hiç gerek yok. Ha Edirne'de çok mu sıkıldınız atlarsınız arabanıza 2.5 saatte İstanbul'dasınız zaten. Gerçi sıkılacak bir yanı yok ama bazen de dar geliyor insana. Ama insanoglu doymuyor iste. Önündekileri topladıktan sonra etrafına da saldırıyor. 

Edirne'nin saymakla bitmeyecek kadar çok güzelliği arasında en çok sevdiğim nitelği "İnsanca yaşanılabilir." olmasıdır. Şimdi kriterimizdeki parantezi biraz aralayarak içeri sızalım. Nedir insanca yaşamak. İnsanca yaşamak rogar çukuruna düşerek ölmemektir. İnsanca yaşamak 20 kişilik minibüse 50 kişi binmemektir. İnsanca yaşamak güvenlik, sağlık, eğitim gibi temel gereksinimlerini temin edebilmek için ayrıyetten savaşmak zorunda kalmamak demektir. İlginçtir ama Edirne'de genelde minibüslerde ayakta seyahat edilmez. Ara ara bu kural ihlal edilse de genel manzara itibariyle polisin baskısı yüzünden uygulanmak zorunda kalır. İnsanlar otururarak seyahat ederler. Minibüsler de muavin bulunur. "Birader şunu uzatcan mı" muhabbetleri olmaz. İnsana değer verilir. Edirne'ye misafir olarak gelen kişi düşünür. "Demek ki isteyince olabiliyor."

Edirne'de atlanmaması gereken en önemli hususlardan bir tanesi daha. Edirne'nin sürekli gelişmesidir. İstanbul gibi İzmir ya da Ankara gibi bir adım ileri iki adım geri gitmemesidir. Sürekli bir gelişme halinin yanı sıra, görsel temaları on plana çıkaran peyzaj unsurları bulunur. Zemin temizdir. İnsanlar akşam yürüyüşleri sabah sporları yaparlar yolda. Ütopiktir. Masallar kenti gibi gelir insana. İstanbul kanserine yakalanan umutsuz vakalara haftada en az bir kere doktor kontrolu altında alınması söylenir zaman zaman..

Cevat Şakir'in Bodrum hakkında söylediğini Edirne için modifiye edersek "gişelere geldiğin zaman bir düzlük göreceksin. sanma ki sende geldiğin gibi gideceksin. senden öncekiler de böyleydiler. akıllarını hep Edirne'de bırakıp gittiler." 

Bu şehirde yaşamayı öğrendikten sonra yapılabilecek tonlarca aktivite vardır esasında. Genellikle kafa dinleme amacıyla gidilebilecek nehir kenarı tesisleri ve söğütlük ormanı meşhurdur. Bu bölge gece vakti pek tekin olmasa da gündüzleri herkese hitap eder. gece vakti gidip biraz kendimi dinlemek istiyorum derseniz de mutlaka arabayla gidin derim şahsen. Kaçması kolay oluyor o bakımdan.

Edirne'nin son yıllardaki en büyük problemi aldığı göçtür. doğu illerinden pek çok insan sanayi tesisi olmamasına rağmen edirne'ye akın etmektedirler. Edirne'nin kendine has yaşam tarzını yavaş yavaş sekteye uğratma çabasına girdikleri gözlerden kaçmamaktadır. Yakın zamanda İstanbul'daki organize sanayinin Edirne'ye taşınacağı söylentisinin bunda fazlasıyla etkili olduğunu sanmaktayım. Edirne'yi bitirebilecek yegane hadise budur. Buradaki rahat hava kendi memleketinde sıkılmış insanları rahatsız edip, onlara garip gelmesi neticesinde son derece yakışıksız görüntülere sahne olmaya başlamıştır. Özellikle bazı kenar mahallelerde artık gece vakti eskisi gibi sokağa çıkmak güçleşmiştir.

Edirne, eğer İstanbul'da ikamet ediyorsanız, toplamda yaklaşık olarak beş saatlik bir gidiş-geliş süresine mal olan, günü birlik olsa dahi sessizliğin, dinginliğin tadını çıkarmanız için biçilmiş bir kaftan. Daha varmadan bile sağı solu çevirmiş uçsuz yeşiller, ovalar insanın içini ısıtmaya başlıyor. Güzel bir yaz gününün de yakıştığı, o sıcağın içinde çekilebilir saatler yaşamanızı sağlayan bir yerdir aynı zamanda. Gelin ben size ilk ziyaretimde neler yapıp da bir günü güzel anılarla tamamladığımı anlatayım.

Şirin, temiz görünümlü, amacına uygun bir otogarı var Edirne'nin. Buradan şehir içine sizi götürecek minibüsler de hiç eksik olmamakta. O yüzden gittiğinizde böyle bir sıkıntıya düşmeyeceksiniz emin olun ki.

Edirne'ye gidip de Selimiye Camii'ni görmeden dönmek olmaz tabii. Her ne kadar dininde, imanında bir insan olmadığımı bilsem de bu Selimiye Camii'ni görmem için beni tutan bir neden olamazdı asla. Çünkü ihtişamıyla, üzerindeki mimari zekayla, bir bakışta insanı büyülemeyi başaran tarihi bir yapı her şeyden önce. Giriş kapılarında, avlusunda size bir şeyler satmak isteyen "annecikler"den de bolca gözlemleyebilirsiniz burada. Başka bir şehirde, bu kadar üstelemeyi agresif bir tepkiyle karşılamak mümkünken, burada yüzünü güldürüyor insanın bu teyzeler. Sonradan sorun etmeyecekseniz kendinize, galoş niyetine satılan bir poşet dahi olsa alın derim.

Sonrası Karaağaç. şehir içinde bineceğiniz bir minibüs ile yaklaşık 15 dakikada ulaşabileceğiniz bir yer burası. Edirne'de görmeden dönmek istemeyeceğiniz diğer yerlerden birisi ayrıca. Tunca ve meriç nehirlerinin üzerinden geçerek ilerlediğiniz, etrafı uzun uzun ağaçlarla kaplı bir yol sizi ulaştırıyor bu yere. Yolun sonunda, eski edirne istasyonu şimdiki Trakya Üniversitesi güzel sanatlar fakültesi bulunmakta ve eğer içeri girer de eski lokomotifi yakından görme şansı yakalarsanız, insanı gülümseten hisler bulabilirsiniz burada. Çevredeki yerlerden birine oturup, bir içeceğinizle beraber ağaçların altında dingin dakikalar geçirmek çok kolay Karaağaç'ta.

Gelirken sadece üzerinden geçmekle kaldığınız Meriç'in de, yanında yönünde oturup nehri seyre dalmanıza yer sağlayan mekanlar da var elbette. Tabii tercihen yine karaağaç yolu üzerindeki mesire alanlarına da giriş yaparak farklı bir rota çizebilirsiniz kendinize. -Örneğin bunlardan Edirne Kent Ormanı sonradan tecrübe ettiğim bir güzelliğe sahip buna sonra döneceğim- ancak ben Meriç kenarında bir belediye tesisinde birkaç çay içerek değerlendirdim bu zamanımı ve oldukça da keyifli anlardı.

Artık yemeğin vakti geldi. Edirne'de ne yenir? Tabii ki tava ciğer. bunun için birçok alternatifiniz olmakla beraber Aydın Tava Ciğer diğer alternatiflerin biraz ötesinde yere sahip. Merkezde birkaç soruşturma ile çok rahat bulunabilecek bir konumda ayrıca. 

Eh yavaştan gün bitiyor. Her şeyiyle bir şehri görmek, gezmek, sindirmek bir günde neredeyse imkansızdır ancak burada belli başlı göreceğeniz yerlerin siz de bıraktığı haz fazlasıyla yüksek olacaktır. Gün içinde yaşanmış anıların üzerine bir keyif biranızı, kahvenizi hoş tınılarla taçlandırmak isterseniz size önerebileceğim yer de Cafe Pena'dır. Girdiğiniz andan itibaren sizde retro bir izlenim bırakacak olan bu mekan, günü birlik bir Edirne gezisini huzurlu bir şekilde sonlandırmak için oldukça uygun bir seçim diyebilirim.

Edirne'ye gitmek lazım. Selimiye ve Eski cami'yi uzun uzun gezmek, çarşıdaki saçma sapan şekilli, kokulu sabunlardan, balık çarşısı sokağındaki sayınbaş tatlıcısındaki inanılmaz nazik ve yaşlı amcadan badem ezmesi almak, niyazi'de ciğer yemek, gitmişken sınıra kadar gidip Meriç ve Tunca'nın üstünden geçmek lazım.


Burada (Edirne) yaşadığın Erasmus deneyimini paylaş!

Edirne yerini bir yerli, gezgin veya değişim öğrencisi olarak biliyorsan... Edirne hakkındaki düşüncelerini paylaş ! Farklı özelliklerini puanla ve tecrübelerini paylaş!

Deneyim ekle →

Yorumlar (0 yorum)



Hesabınız yok mu? Kaydol.

Biraz bekleyin lütfen

Koşun hamsterlar! Koşun!