Have you made up your mind about your destination? The best accommodation deals are being booked fast, don’t let anyone keep ahead!

I want to find a house NOW!

Berlin'de Yaşadıklarımız

Tarafından yayınlandı flag-tr Zeynep Dağdeviren — 5 yıl önce

0 Etiketler: flag-de Erasmus Deneyimleri Berlin, Berlin, Almanya


Almanya'nın başkenti ve en büyük şehri olan Berlin, bizim Berlin seyahatimizde şanssız günlerindeydi. Biz mi şanssızdık Berlin mi şanssızdı orası tartışılır? Ama kesinlikle beklediğim gibi geçmeyen 2 gün yaşadım. Şimdi nedenlerini anlatmayay başlayayım; birinci olarak, zaten Berlin gezimiz bizim düzenlediğimiz tatil programının son şehriydi. Bir haftadır geziyorduk. Bunun getirdiği yorgunluktan dolayı,doğrusunu söylemek gerekirse artık insan kendinde pek gezmek için enerji bulamıyor, bir an önce evine gitmek istiyor. Bu birinci sebepti. İkinci sebep ise olumsuz hava şartları. Gittiğimiz gün, hava o kadar kötüydü ki. Yani düz yolda yürümek bile çok zordu. Şiddetli rüzgar ve soğuk hava bütün enerjinizi alıp götürüyor. Bir an önce kapalı bir alana girip oturmak, kötü havanın düzelmesini beklemek istiyorsunuz ama bunu da yapamazsınız. Çünkü vakit az, gezicek görecek çok yer var. O yüzden el mecbur, zor da olsa gezilecek yerleri görmek için yola koyuluyoruz.

Berlin bizim gezi rotamızın son durağıydı. Budapeşte-Viyana-Prag seyahatinin devamı ve sonu olan Berlin yedi günlük yorgunluğun birikimiyle ne kadar iyi gezilebilirse aslında o kadar iyi gezdik. Berlin'e öğlen bir gibi tren yolculuğunun sonunda varmıştık. Otelimize de yarım saat içinde ulaştık. Arkadaşlar şimdi, tren istasyonları genellikle şehirlerin hep merkezlerine kuruluyor. O yüzden tren yolculuklarından sonra otelinize gitmek, gezmek istediğiniz yere gitmek inanın çok kolay. Yani bir uçak yolculuğundan sonraki gibi zorlu bir yolculuk daha sizi beklemiyor. O yüzden kesinlikle tren yolculuklarını öneririm. Trenle seyahat edin. Neyse nerde kalmıştık. Öğlen bir buçuk gibi otelimize geliyoruz ama apartmanın girişinde kapı kapalı. Harika. Zili çalıyoruz, açan yok,gelen gidek yok. Ellerimizde eşyalarla yaklaşık 15 dakika kapının önünde bekledik. Ve resepsiyondaki görevli kız binanın içinden merdivenlerden inerek kapıyı açtı. Cidden 15 dakikadır oteldesin ve kapıyı açamıyor musun? Yurdum insanını özledim. Gelsin bi sarılıcam.

Otele yerleştikten sonra,biraz dinleniyoruz ve dinlendikten sonra güne başlamak adına gezimize start veriyoruz. İlk durağımız tabiki de, Brandenburg Kapısı. Burası tam anlamıyla Berlin'in simgesi. En popüler yer şüphesiz burası. Bizde bu sebeple ilk olarak burdan başladık. İnanılmaz derecede kalabalıktı. Fotoğraf çekilmek istedik ama bu kalabalıkla baş etmenk zordu. Her gün binlerce turist burayı görmek için akın akın geliyor. Türkiye'nin Eminönü'sü gibi.

berlin-yasadiklarimiz-659d114c9602f715da

Brandenburg Kapısı'nın hemen kuzeyinde Reichstag bulunur. Soğuk savaş boyunca, Reichstag Batı Berlin'de, Brandenburger Kapısı Doğu Berlin'de bulunmuştur. 1791 yılında kullanıma açılan kapı Noeklasik mimari tarzının seçkin bir örneğidir. Kapı sütunlarının yüksekliği ve kapının üstündeki işlemeler hayranlık uyandıracak cinsten.

Kapı aslında, aslen kraliyet ailesinin buradan geçişini sağlamak amacıyla yapılmıştır.Yapımında Carl Gotthard Langhans ve Johann Gottfried Schadow görev almışlardır. Zamanında savaş sonunda Almanya, Doğu ve Batı ikiye ayrılır ve kapı her iki taraf tarafından da kullanılmaz. Daha sonra Doğu ve Batı Almanya birleşince, kapı halka açılır ve kapı bundan sonra birleşmeyi sembolize edermiş. Hikayesi de bu şekildeymiş.

Berlin'de yolda yürürken yani kendinizi ikinci memleketiniz gibi hissediyorsunuz. Çünkü Türk'le karşılaşma ihtimaliniz o kadar yüksek ki. Özellikle Kreuzberg diye bir mahalle var. Türk mahallesi diye de geçiyor adı. Yazının devamında oradan da bahsedeceğim. Bu konudan dolayı da mutluyduk. Yani kaybolsanız, her an bi yerden yol tarifi edecek bir Türk karşınıza çıkacak gibi hissediyorsunuz. Güven verici bir his.

Neyse devam edelim. Brandenburg Kapısı'ndan sonra ki durağımız olarak Berlin'deki çok meşhur olan Yahudi Anıtı'na gitmeye karar veriyoruz. Zaten Brandenburg Kapısı, Reichstag ve Yahudi Anıtı birbirine çok yakın mesafede. Yürüyerek çok kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Oradan da yürüyerek Yahudi Anıtı'na geçiyoruz. Diğer bir adı ise Holocaust Anıtı. Yaklaşık 19.000 metrekarelik devasa bir alana yayılmış.Bu anıt, katledilen Avrupalı Yahudiler için inşa edilmiş. Burda, 2.Dünya Savaşı'na uzanan Berlin'in tarihi utanç olarak gördüğü bir olayın aslında baya turistik bir olaya geldiğini gözlemleyebiliriz.  Burası açık bir alan olduğu için günün herhangi bir saatinde ziyaret edebilirsiniz.Artık herkes her şeyi nasıl turistik bir olaya çevirebiliriz de para kazanabiliriz gözüyle bakıyor. Berlin'de çok yerde yahudilerin katliamıyla alakalı tepkilerini ortaya koyduğu olaylara tanıklık ediyoruz. Bunu tarihi bir utanç olarak görüyorlar.

berlin-yasadiklarimiz-362e3a5ce69c84d9f4

Peter Eisenman, soykırımın insanların hafızlarından silinmemesi için yaptığı bu anıt, vandalizm kurbanı olmaması için boya tutmayan bir materyalden yapılmış. Bunu düşünerek yapmaları çok hoşuma gitmişti. Bu anıt, yahudilierin o zamanda hissettikleri korkuyu,soğukluğu hatırlatmak ve unutturmamak için inşa edilmiştir. Labirent gibi olması da, kaçamayacak gibi, oradan çıkamayacak gibi hissedilmesini pekiştirmek için yapılmıştır. Bu anıtları anlamsız, gereksiz bulanlarda var içinde çok anlamların içerdiğini düşünenlerde var. Bana kalırsa orjinal bir fikir. Yani bu kadar tutuluyor ki her gün bu kadar turist akınına uğruyor.

Burada biraz vakit geçirdikten sonra, Reichstag'e doğru yol alıyoruz. Reichstag cam kubbesiyle meşhurlaşmış bir yapı. Burası aslında bir hükümet binası.Soğuk savaş sırasında Doğu Berlin'in sembolü olmuştur. Bu bina, hem kubbesiyle etkileyici bir yapı hem de kubbesine çıkarak size Berlin manzarasının görmek için seyir etme şansını veriyor. Çok etkileyici bir manzarası yok ama Berlin'i bir de tepeden görmek için güzel bir yapı. Reichstag'in cam kubbesine çıkmak ücretsiz. Ama öncesinde binanın yanında küçük prefabrik bir gişe gibi bir yapı var. Oraya giderek rezervasyon yaptırıyorsunuz. Biz gidip ertesi gün için rezervasyon yaptırmıştık. Bence ücretsiz olan bu şansı kesinlikle kaçırmayın. Giriş yapıcağınız sırada, içinde türkçe kulaklığın da olduğu dijital bir rehber alabilme şansınız var. Kubbenin en tepesine çıkarken, türkçe olarak etraftaki binalar ve Reichstag hakkında bilgiler veren bu kulaklıklardan almayı unutmayın.

berlin-yasadiklarimiz-a7cb17684f298d0beaReichstag'in bu cam binası kesinlikle bir mühendislik ve mimarlık harikası. Kubbeye vuran ışığı değişik açılarda aynalardan oluşan bir yapı ile parlamento salonuna yansıtabilen özelliğini duyunca kesinlikle o an aşık oldum. Ve bu cam kubbe üzerine inen yağmur suyunuda arıtabiliyormuş. Bunun üstüne üzerinde bulunan paneller sayesinde güneş ışığından elektrik enerjisine dönüştüren bir sisteme sahipmiş. Gerçekten bu şekilde dönüşümlü yapılara karşı hassas noktam var. 

berlin-yasadiklarimiz-9821de0adebc3c0f47

Akşam yemeği yemek için Türk mahallesi olmasıyla tanınan Kreuzberg'e doğru yola çıkıyoruz. Burası merkezden biraz uzak olduğu için mahalleye metro ile gittik. Zaten metroda, Kreuzberg diye bir durak var. Ulaşım için orada inebilirsiniz. 

Burası resmen Türkiye. Sokak köşelerinde, dönerciler, kebabçılar, türk esnaflar. Kendinizi Türkiye'nin göbeğindeymiş gibi hissediyorsunuz. Biz dönüş uçak biletlerinin check-ini için bir internet kafeye girmiştik. Oranın sahibi bile Türk'tü. İnanılmaz bir yer. Bütün yurtdışı seyahatimiz boyunca asla zorluk yaşamadığımız tek yer olabilir. 

İkinci dünya savaşından önce yahudilerin yaşamış olduğu bu bölge,savaş sonrasında boşalmış ve daha sonra buraya yerleşen Türk işçiler sayesinde Türk mahallesine dönüşmüş. İstanbul Süpermarket diye bir markete girmiştik hatta. Kasiyerlerle aramızda bir konuşma geçmişti. Türklerdi ve konuşmalarında İstanbul'a hiç gitmediklerini anlatmışlardı. Ne kadar hasret olduğu ifadelerinden belli oluyordu. O an gurbette olan Türk'ler için gerçekten çok üzülmüştüm.

Burda bir türk lokantasında yemek yedikten sonra,otelimize doğru yola çıktık.  Metroyla otele dönerken , o saatlerde metroda pek tekin olmayan insanlarla karşılaştık. Akşam saatlerinde metrolar pek güvenli olamayabiliyor. O yüzden tek başınıza o saatlerde bulunmamaya çalışın. 

Ama Berlin'de çok kaliteli bir metro sistemi var. Şehrin her noktasına metroyla gidebilme imkanını sağlamışlar. Günlük bilet alarak hesaplı bir şekilde istediğiniz kadar metroyu kullanabilirsiniz. Berlin çok kozmopolit bir şehir. Bu sebeplede gezdiğimiz diğer ülkelerden biraz daha pahalı. Öğrenciler şehri diyebilmek mümkün olmuyor. 

Ertesi gün, Berlin Yahudi Müzesi'ne gitmeye karar verdik. Öğrenci girişi 3 euroydu. Bu müzede Yahudi Anıtı'yla aynı mantıkla inşa edilmiş bir müze. İki bin yıllık yahudi soykırımına ithafen yapılmış bu müze, günümüzde çok fazla rağbet görüyor. Müze iki yapıdan oluşmakta.  İlki  Kollegienhaus denilen ve 18. yüzyılda inşa edilmiş eski bir mahkeme binası. Müzenin girişi bu binadan sağlanıyor. Diğer yapı ise asıl müze binası olan modern zig-zag formuna sahip olan müze binası. Mimarı, bu yapısıyla çok ses geitiren Daniel Libeskind. 

berlin-yasadiklarimiz-a57a52942ddb1f9936

Binanın konseptinin çıkışı aslında çok değişik bir tasarım hikayesinden oluşuyor. Zig-zag formuna sahip olan bu yapı o zig-zagların aslında Davut yıldızının zigzagların bir nevi dönüştürülerek oluşturulmasıyla ortaya çıkmış. Davut yıldızı ise, yahudilerin bir nevi sembolü. Daniel Libeskind, bu formu ortaya çıkarırken bu tasarımı düşünerek oluşturmuş. Yapının bu oluştuğu zig-zag formu yapının cephesinden de hissettirerek vurgulamış. Bu yapıda çok eleştirilere sebep olsa da , kesinlikle insanların bu konuyu dert edinerek oluşturduğu tasarımların bence başarılı tasarımlar olduğunu düşünüyorum.

Binanın iç mekanlarıda hep bu zig-zag formların keskinliğinden oluşmuş. Müzede yürürken, hep keskin duvarlarla karşılaşıyorsunuz. Dar koridorlar, yahudilerin zamanında soykırımda hissettiği şeyleri hissettirmek için yapılmış.Yeni binanın zigzag planı, kaybolma duygusunu cisimleştiriyor. Bu anlatımlarının olmasının nedeniikinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilerin yaşadığı en karanlık dakikaların, kaçamama duygusunun hissettirilmesiydi.

Müzedeki en merak ettiğim kısım, bir boşluğun zeminin 10.000 ifadesiz yüz şekli verilmiş, demir plakalarla kaplanarak oluşturduğu kısımdı. Ama şansımıza, o bölüm o zaman restorasyon düzenlemesindeydi. Yani giriş yapamadık. Bu plakalar soykırım sürecinde kaybolan insanları temsil ediyormuş,plakaların üsüne bastıkça çığlık sesleri geliyormuş. Yahudilerin acısını hissettirebilmek için ama malesef deneyimleyemedik. İnşallah bir daha ki sefere diyelim.

Müzeden çıktıktan sonra Berlin'deki meşhur meydanları gezme kararını alıyoruz. Gendarmenmarkt'tan başlıyoruz.Bu meydan Berlin'de Konzerthaus, Fransız Katedrali ve Alman Katedrali'nin bulunduğu bir meydan. Aslında meydancık diyebiliriz, çünkü biraz küçük bir yer. Aslında gittiğimiz zaman orada yapacak hiçbir şey bulamadık. Sadece birkaç tane tarihi yapı var. Meydan denilince beklediğimiz daha farklı şeyler vardı ama birazcık hayal kırıklığı oldu. Neyse burayı da görmemiş olmadık diyerek oradan devam ederek Berlin Katedrali'nin önüne çıkıyoruz. Arkadaşlar burası kesinlikle Berlin'de en sevdiğim yer oldu. O kadar görkemli,gotik bir yapı ki. Yani resmen bir tablo gibi gözüküyor. Tek kelimeyle muhteşem. Burası bir Protestan katedrali. 1465 yılına dayanan tarihi ile Berlin Katedrali, 2. dünya savası sırasında büyük oranda hasar görmüş, ancak 1993 yılında tekrar kullanıma acılabilmiş ve restorasyonu 2002 yılına kadar sürmüştür. 

Burası Müzeler Adası'nın hemen yanında, buradan çıktıktan sonra Müzeler Adasını da gezebilirsiniz. Ama buraya bir gününüzü ayırmanız gerekecektik. Çünkü isminden belli olduğu gibi birkaç müzeden oluşuyor. Bizim vaktimiz olmadığı için Müzeler Adası'nı ziyaret edemedik.

Yolda yürürüken tesadüfen Ritterspot'un meşhur orjinal dükkkanına rastlıyoruz. Bilmeyenler için söyleyeyim, Ritterspot çok meşhur bir Alman çikolata markası. Dükkanın için resmen bir cennet. O kadar çok çikolata çeşitleri ve versyionları bulunuyor ki dükkanda çikolata seçerken saatlerinizi geçirebilirsiniz. Kesinlikle buraya uğramadan dönmeyin.

Burdan çıktıktan sonra da Berlin'de bulunan ünlü Fransız Katedrali'nin olduğu yere gidiyoruz. Fransız Katedrali'yle Berlin seyahatimizi sonlandırmaya karar verip otelimize doğru yola çıkıyoruz. Umarım başka bir zaman, havanın daha güzel olduğu ve psikolojik ve fiziksel olarak yorgun olmadığımız zaman daha keyif alarak gezebilme şansı bulabilirim. Tekrar gelebilmek umuduyla...


Fotoğraf galerisi


Burada (Berlin) yaşadığın Erasmus deneyimini paylaş!

Berlin yerini bir yerli, gezgin veya değişim öğrencisi olarak biliyorsan... Berlin hakkındaki düşüncelerini paylaş ! Farklı özelliklerini puanla ve tecrübelerini paylaş!

Deneyim ekle →

Yorumlar (0 yorum)



Hesabınız yok mu? Kaydol.

Biraz bekleyin lütfen

Koşun hamsterlar! Koşun!