Yedinci Durak: Berlin
İş gezmeye, görmeye, eğlenmeye, yeni insanlar ve yeni kültüler tanımaya geldiğinde enerjisi hep yüksek olanlar hepinize merhabalar!
Bu gece benim enerjim de yüksek ve dur durak bilmeden sizler için anlatmaya, kendimi de o günlere götürmeye devam ediyorum. Bununla beraber, Almanya gezi anlatımıma geçmeden önce genellikle yaptığım gibi kısaca Alman Tarihi'nden bahsetmek istiyorum. Ama bu tarihi çok eskiye götürmeyecek, Alman Yakın Tarihi'ne damgasını vuran "Adolf Hitler" bölümü ile sınırlı tutacağım.
ALMAN YAKIN TARİHİ BÖLÜMÜ
Adolf Hitler, Alman Tarihi'ne, Avrupa Tarihi'ne ve Dünya Tarihi'ne damgasını vurmuş en önemli tarihi simalardan bir tanesi olarak görülüyor. Adolf Hitler, dünyayı ve özellikle Avrupa'yı büyük bir yıkıma götürecek olan, milyonlarca insanın ölmesine milyonlarcasının yaralanmasına milyonlarcasının da sakat kalmasına yol açacak olan II. Dünya Savaşı'nı 1 Eylül 1939 tarihinde Polonya'ya saldırı emri ile başlattı.
Adolf Hitleri'in bu savaşı başlatmasının en önemli nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
-
I. Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri ile Almanya arasında imzalanan ve barış antlaşması niteliği gösteren "Versailles Antlaşması"nın Almanya Devleti'ne getirdiği altından kalkılamaz ekonomik yükümlükleri kaldırma isteği,
-
Alman ırkı için geniş yaşam alanları bulma düşüncesi, (Lebensraum)
Yukarıda belirtmiş olduğum iki neden, tarihte eşi benzeri görülmemiş bu savaşın çıkış noktalarını oluşturuyordu. İlk maddede belirtmiş olduğum "Versailles Antlaşması" ile ilgi olan madde, bizi şunu çok açık bir şekilde gösteriyor:
- Büyük savaşlar sonrası imzalanan barış antlaşmaları, kaybeden devletler açısından kaldıramayacakları derecede ağır şartlar içerirse, bu ağır şartlar yeni savaşlara neden olabilecek niteliktedir. Bu yüzden, savaş sonrası yapılan barış antlaşmaları, ileride yeni savaşlara yol açabilecek kaldıralamayacak kadar ağır şartlar içermemelidir.
NOT: Tüm bu nedenlerden dolayı, Versailles Antlaşması "Barışa Son Veren Barış Antlaşması" olarak anılacaktır.
Hitler'in ordusu, çok kısa bir süre içerisinde Avrupa'yı dümdüz ederek ilerleyecek ve Stalin'in Sovyetler Birliği'nin kapısına, Stalingrad kapılarına dayanacaktır. Hitler'in kişisel saplantıları yüzünden yaptığı bazı taktiksel yanlışlar Almanya'nın savaşı kaybetmesine neden olacaktır. Tabi bu nedene, Amerika Birleşik Devletleri'nin de savaşa girmesini ekleyebilirsiniz.
1945 yılına geldiğimizde, müttefik devletler, Berlin kapılarına dayanmış ve Hitler, Führer Sığınağı'nda kafasına sıkarak intihar etmiştir. Benim burda Hitler'i araştırmak isteyen arkadaşlara olan yegane tavsiyem, sadece Hitler üzerine yoğunlaşmaları değil, Hitler'in akıl takımı olan "Rudolf Hess, Heinrich Himmler, Reinchard Heindrich, Joseph Goebbels, Herman Göring, Alber Speer ve Martin Bormann" üzerinde yoğunlaşmaları olacaktır.
Sonuç olarak söyleyebilirim ki, Avrupa bugün Avrupa ise ya da daha doğru bir tabirle Avrupa bugünkü halini nasıl almış diye soracak olursak, bu soruya vereceğimiz tek cevap Hitler'in Almanyası olurdu.
Alman yakın tarihine kısa bir giriş yaptıktan sonra, artık Almanya Gezi yazımıza geçebiliriz.
BERLİN YOLLARINDA
Paris seyahatimiz nihayetinde bitmiş ve artık Berlin yolunu tutmanın zamanı gelmişti. Geceyi, sabaha karşı havalanacak olan uçağımız yüzünden, havalimanında geçirmiş, üşümüş ve yorgun düşmüştük. Havalimanında geçirdiğimiz o gece içindeki en büyük hayalimin, bir an önce Almanya'da olmak, önce güzel bir kahvaltı yapmak, sonra ılık bi duş almak ve daha sonra sıcacık odaya girip tertemiz çarşaflarla bezenmiş yatağımda yatmak olduğunu nasıl aklımdan çıkarabilirim ki! Çıkaramıyorum.
Nihayetinde ertesi sabah olmuş, "Berlin Schönefeld Havalimanı"na sağ salim ulaşmış ve konaklayacağımız otele gitmek için şehir merkezine doğru yola çıkmıştık. Ama otele gittiğimizde çıkacak olan sorunun bütün bu güzel hayallerime gölge olacağını nereden bilebilirdim ki! O sorunun ne olduğunu merak ediyorsunuz değil mi? Konaklayacağımız otele vardığımızda, check-in saatinin 15.00 olduğunu öğrenecektik ve biz otele vardığımızda saat daha 11.00'i gösteriyordu.
Bizi odamıza almıyorlardı ve yapacak hiçbir şey yoktu. Çok yorulmuştuk, aynı zamanda da çok açtık ve kahvaltı yapmaya karar verdik. Otelin açık büfe tarzı sunulan kahvaltısından yararlandık. İtiraf etmeliyim ki, bu kahvaltı, benim yurt dışına çıktım çıkalı yapmış olduğum en iyi kahvaltı idi. Karnımızı tıka basa doyurduktan sonra zaman geçirmek amacıyla otel çevresinde bulunan alış-veriş merkezlerini gezme kararı aldık. Ama biz gezmek değil, duş almak ve uyumak istiyorduk. Kendimizi zorlamamıza rağmen çok fazla dayanamayarak bir banka oturduk ve birazcık kestirdik. Gözlerimi açtığımda ise saat daha 13.00 bile olmamıştı. Zaman adeta geçmek bilmiyordu. Artık başka çare yoktu, otele gidecek ve odamızın hazır olup olmadığını soracaktık. Odanın hazır olmama durumunda ise, oda hazır olana kadar otelde beklemeyi sürdürecektik. Neyse ki gittiğimizde odamız hazırdı. Hemen odamıza girdik, duşlarımızı aldık ve kendimizi yatağa bıraktık.
Uyandığımızda ise hayal edilen tüm fasıllar kapanmış, şimdi sıra gezmeye gelmişti. Gelin hep beraber Almanya'da nereleri gezmişiz bir bakalım.
1. BRANDENBURG KAPISI
Brandenburg Kapısı, tarih boyunca pek çok önemli törene, askeri geçide, zaferlere ve yenilgilere şahitlik yapmış olması ve Alman Neo-klasik mimarisini çok iyi yansıtması nedenleriyle, Almanya'ya ziyarete gelenlerin gezmek için listelerinin başına aldıkları yerler arasında gelmektedir. Burası, Üçüncü Reich dönemindeki SS Birlikleri'nin ihtişamlı törenlerine ve geçişlerine konuk olmuştu. Bu yüzden, benim için çok ayrı bir öneme sahipti.
Burada sevindiğim olay, Melih'in, en sevdiğim yapı dediği Brandenburg Kapısı'na kavuşmuş ve onunla dolu dolu fotoğraflar çekilmiş olmasıydı.
2. REICHSTAG (PARLAMENTO BİNASI)
Reichstag, Almanya'nın Ulusal Meclisi'nin toplandığı parlamento binasıdır. Reichstag tarihini daha iyi kavrayabilmek amacıyla sizlere küçük bir anektod vermek istiyorum.
Parlamento Binası'nın, "Third Reich" zamanındaki hali bu değildi. Çünkü, Hitler muhalif partilere gelen desteği azaltmak için Reichstag'ta yangın çıkartacak ve bu yangının suçunu ilgili muhalif partilere atacaktır. Nitekim Hitler, yaptığı bu hamlede de başarılı olacaktı.
Konumuza dönecek olursak, bugün Berlin'e gittiğinizde görmeniz gereken yerlerin en başında gelen Reichstag, şu an sahip olduğu görünümü Hitler döneminden uzun yıllar sonra alacaktır ve Reichstag'ı ziyarete gittiğinizde sizi "Alman Halkı'na" anlamı taşıyan "Dem Deutschen Volk" yazısı karşılayacaktır.
Eğer Reichstag'ın içine girip, muhteşem cam kubbesinden Berlin manzarasını seyrederek kahvenizi yudumlamak istiyorsanız, internet sitesi üzerinden rezervasyon yaptırmayı unutmayınız!
3. BERLİNER DOM
Berliner Dom ya da bilinen adıyla "Berlin Katedrali", Yüksek Rönesans stiline sahip bir kilise olarak dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Biz bu katedrali araştırmalarımızı yaparken gezilecek yerler listemize eklediğimiz için gezdik fakat buranın kesinlikle gidip görülmesi gereken bir yer olduğunu söyleyemeyeceğim. İçeri girdiğinizde şu an tam olarak adını hatırlayamadığım bir hanedana ait mezarlar ile karşılacaksınız. Mezarları ziyaret ettikten sonra yapabileceğiniz en önemli şey kubbelere çıkıp çevre manzarasının tadını çıkarmak olacaktır.
4. BERLİN DUVARI
II. Dünya Savaşı sonrası dönemde, Amerika, Fransa, İngiltere ve Sovyet nüfuz alanlarına ayrılan Berlin, daha sonra Amerika, Fransa ve İngiltere'nin nüfuz alanlarını birleştimeleri ile Doğu ve Batı olmak üzere iki nüfuz alanına ayrılmıştır. 3 Ağustos 1961’den 9 Kasım 1989’a kadar Berlin Duvarı, kenti Doğu ve Batı Berlin olarak ikiye böldü. Ancak 1989 yılında Doğu Alman bir yetkilinin televizyonda yaptığı bir açıklama sonrasında tamamına yakını Berlin halkı tarafından yıkılmıştır. Halk tarafından yıkılan bu duvarın parçalarını, Berlin'de bulunan herhangi bir hediyelik eşya dükkanından satın alabilirsiniz.
Ayrıca, duvarın "East Side Gallery" olarak anılan bölümü ziyaret edebilir, duvar üzerinde bulunan ve ünlü sanatçılar tarafından yapılan resimleri görebilirsiniz.
5. ALEXANDERPLATZ
Alexanderplatz, Berlin'in sosyal ve kültürel bakımdan canlı olan en önemli meydanlarından birisidir. Alman tarihi boyunca, önemli geçit törenlerine ve protestolara ev sahipliği yapmıştır. Meydanın en önemli sembolü, Soğuk Savaş Dönemi'nde askeri amaçlar için kullanılan "Gözetleme Kulesi"dir. Dilediğiniz takdirde 12.5 Euro ödeyerek gözlem kulesine çıkabilir ve meydan manzarasının hatta şehir manzarasının tadını çıkartabilirsiniz.
6. CHECK POINT CHARLIE
US Chech Point, II. Dünya Savaşı'nın hemen ardından içerisine girilen soğuk savaş dönemi boyunca Amerikan, Fransız, İngiliz ve Sovyet etki bölgelerine ayrılan ve daha sonra Amerika, Fransa ve İngiltere'nin nüfuz bölgelerini birleştirmesiyle Amerikan ve Sovyet nüfuz bölgeleri olarak ikiye ayrılan ve bu ayrılığın en somut noktasını teşkil eden kontrol noktasıdır.
Bu arada, üstüne basarak söylemek isterim ki, Berlin gerçekten de tam bir casuslar şehridir ve şehirin çeşitli yerlerinde "WELCOME TO THE CAPITAL OF SPIES" yazması da cabasıdır. Dönemin genel tablosunu anlamak amacıyla Tom Hanks'in "Bridge of Spies" adlı filmini izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Konumuza dönecek olursak, Amerikan Ordusu üniformasına bürünmüş resmi olmaya askerler hala bu kontrol noktasında nöbet tutmakta ve cüzi bir miktar karşılığında turistler ile resim çekilmektedirler. Ayrıca Check Point Charlie'nin hemen yanında çok güzel bir hediyelik eşya dükkanı yer almaktadır.
Dönemin popüler ve yakışıklı ABD Başkanı John F. Kennedy'nin, Doğu ve Batı Berlin'in birleştirilmesi kapsamında söylemiş olduğu "Ich bin ein Berliner." cümlesinin hikayesini de anlatmak isterim. "Ich bin Berliner" cümlesi, Almanca gramer yapısı göz önüne alındığında, ABD Başanı Kennedy'nin söylemeye çalıştığı "Ben, bir Berlinliyim." cümlesinin karşılığını oluşturmaktadır. Fakat Kennedy - Almanca'ya çok hakim olmamasından gerek - "Ben, bir reçelli çöreğim." anlamına gelen "Ich bin ein Berliner." demiştir. Almanca'da ise "ein" sadece sayı belirtmek için eşyalarla birlikte kullanılır. "Berliner" ise bir tür reçelli çörektir. Durum böyle olunca, Kennedy "Ben, bir reçelli çöreğim." demiştir.
7. HOLOAUST ANITI
Holocaust Anıtı, II. Dünya Savaşı sırasında hayatını kaybeden milyonlarca Yahudi'nin anısına dikilmiş olan binlerce beton bloktan oluşmaktadır. Bu anıta gittiğinizde, gezecek bir yer bulamayabilirsiniz ama anıtın dikilme nedeni sebebiyle bile ziyaret etmenizi öneririm.
Beton blokların arasında dolaştığımı, üzerinde gezinenler olduğunu ve Alman Polisi'ni beton bloklar üzerinde gezinenleri indirmek için geldiklerini çok net anımsayabiliyorum.
8. DDR MUSEUM
DDR Müzesi, Berlin'de bulunan onca müze arasından en çok dikkatimizi çeken müze oldu. Çünkü, içinde bulundurdukları kesinlikle görülmeye değer nitelikteydi.
Müze içerisine girdiğinizde sizi orta alanda yer alan iki masa karşılayacak. birinci masa eski Sosyalist Parti'nin kullanmış olduğu toplantı odasından alınan bir masa özelliğini taşıyor ve bu masa üzerinde bulunan telefonu kulağınıza tutarak bilgiler dinleyebilirsiniz. İkinci masa ise tamamen teknolojik özellikler ile donatılmış bir masa, masa üzerinde bulunan araç ve gereçleri, masanın dokunmatik ekranı üzerinde hareket ettirebilir ve her biri içerisindeki zengin bilgilleri okuyabilirsiniz.
Ayrıca benim ilgimi en çok çeken şey, müze içerisinde yer alan ve eskiden bir makam aracı olarak kullanılmış olan Volvo marka otomobil oldu. Buna ek olarak, cezaevlerinden alınan orjinal malzemeler ile oluşturulmuş cezaevi hücrelerini seyahat edebilirsiniz.
Müzeden çıkmadan önce, çıkış kapısının hemen yanında yer alan makinadan üzerinde Karl Marx'ın resminin bulunduğu paralardan almayı da unutmayı sakın derim!
9. KREUZBERG MERKEZ
Adından da anlaşılabileceği gibi bu merkez Türk Nüfusu'nun çoğunlukta olması nedeniyle Türkçe tabelalar ile bezenmiş durumda yer alıyor. Hatta bu yüzden "Küçük İstanbul" olarak anılıyor.
Kreuzberg Merkeze girdiğinizde, pek çok dönerci, pideci, lahmacuncu ve çiğ köfteci ile karşılaşabilirsiniz. Sakın şaşırmayın! Benim buraya dair en net hatırladığım şey, çok özlediğim çiğ köfteyi 4 Euro'ya yemem olmuştu. Yani, o zaman euro'nun 6.5 TL olduğunu varsayarsak 26 TL karşılığından sadece bir dürüm yemiştim. E ne de olsa şu bir gerçekti: "Hemşehri, hemşehriyi gurbette ... ."
Eğer bir gün Berlin'e gelirseniz ve Türkiye'yi özlerseniz, burada dört büyükler armalı bir kahve içerisinde yer alan okay salonunda 101 oynayabilir ve hatta batak bile atabilirsiniz.
BERLİN'DE NEREDE KALINIR?
Berlin'e gezmeye gelenlere tavsiye edebileceğim, şehir merkezine çok yakın ve ücret olarak ideal sayılabilecek olan "Upper-Room Hotel"dir. Burada sabahları çok güzel kahvaltılar yapabilir, geceleri derin bir sessizlik içerisinde konaklayabilirsiniz. Fakat personelinin güler yüzlü olduğunu söyleyemeyeceğim.
NEREDE YEMEK YENİR?
Berlin adeta Türkiye'deki herhangi bir şehrin kopyası niteliğinde olabilir. Sokaklarda çok sayıda dönerci görebilirsiniz ve şunu da söylemeliyim ki, bu dönerciler, dönere gerçekten çok güzel yorumlar katmışlar. Ama her zamanki sorunlardan birini orda da yaşadık, içinde dönerden çok salata var idi.
Berlin yazımızın burada sonuna geliyoruz. Bir gün Berlin'e gitmeniz ve görmeniz dileğiyle...
Fotoğraf galerisi
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)