Ayvalık, Kafe Caremel Butik pastacılık
Merhaba sevgili gezginler,
Bugün size harika bir kafeden bahsedeceğim. Bizzat gidip gördüğüm ve çok beğendim bir kafeden. Arkadaşım Ece ile bir anlık hevesle Ayvalığa gitme kararı verdik.Ayvalık maceralarımızı diğer blogta uzun uzun anlatacağım ama önce ben size burada, Ayvalık'ta, gördüğümüz çok şirin bir antika kafe dükkanından bahsedeceğim.Ayvalık'ın ara sokaklarında dolaşmak, standlardaki antikalara dokunmak, bakmak gerçekten çok farklı bir deneyimdi.Kendimizi ara sokaklarda kaybetmek üzereyken rastladığımız bir kafe burası. Öncelikle buranın sadece bir pastahane tarzı bir yer olduğunu düşünmüştük ama içeri girip incelediğimiz zaman bir pastahaneden daha fazlası olduğunu gördük. Burası hem antika eşyaların sergilendiği hem de aynı zaman da kendi yaptıkları tatlıların ve kahvelerin servis edildiği bir yer.Öncelikle burası tam olarak nerede diye soranlarınız olursa diye bir adres verelim: Vehbi Bey Mahallesi Barbaros Caddesi'ndeki Antikacılar Sokağı'nda yer alıyor. Ayvalık'ın tam merkezinde bulunuyor yani. Merkez Meydan'da dolmuştan indiğinizde kolaylıkla bulabileceğiniz bir yerde. Aslında ara sokakta kaldığını söylemiştim ama burada neredeyse her yer ara sokaklarda bu yüzden telefonunuzdan açıp bakarsanız burayı kolaylıkla bulabilirsiniz.
İşte bizi buraya çeken şeylerden birisi de duvarlarına astıkları dekorlardı.Mavi huydur bende yazısı ne güzelmiş derken bir de Atatürk'ün büstünün sanki çerçeveletilmiş de duvara asılmış gibi duran dekorunu görünce gözlerimizi alamadık ve artık bu kafeye girmek kaçınılmaz oldu. Ayvalık'ta mavi ve beyaz rengi sıklıkla karşılaştığımız bir renk.Biraz bana Yunanistan havası verdi.Zaten kış mevsiminde olmamıza rağmen şehirde dikkat edilecek kadar çok yunan turist vardı.Kafenin içerinde de mavinin tonlarında dekor kullanılmış ve çok güzel bir antik pastahane havası yaratılmış. Burası kelimenin tam anlamıyla bir antika kafe olmuş sizin anlayacağınız. Bu güzelim kafenin kurucusu da Yasemin Arbak hanımefendi.Kendisinin antikaya olan düşkünlüğünü de kafenin içini gezerken öğrenmiş olduk. Hatta biz oradayken kendisi de İzmir'deki bir antika sergisindeymiş. Burayı kuran kişiyle tanışmayı ve iyi görüşlerimi bizzat iletmek isterdim. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki antika eşyalar barındıran bir kafenin hijyenik olmayacağı düşüncesi aklınızın ucundan bile geçmesin.Buradaki ortam kesinlikle temiz ve güzel kokuluydu.
Kafenin içerisindeki eşyalara bakarken zaman duruyor sanki.Oraya kahve içmek ya da tatlı yemek amacıyla gittiğinizi tamamen unutuyorsunuz.Bir oraya bakıyorsunuz bir buraya.Küçük detayları kaçırmamak için kafenin her yerini tek tek dolaştık.Kahve fincanlarından kadehlere, eski gazete ve dergilerden antika ev eşyalarına kadar geniş bir ürün yelpazesi var. Fincanların güzelliklerini es geçemeyeceğim ve öğrendiğimiz kadarı ile de burada size servis edilen Türk kahveleri de bu eski ya da antika olan fincanlarda geliyormuş.Bu gerçekten tam da böylesine güzel bir antika kafeye yakışacak bir hareket.Burada size sunulan kahve fincanını gerçekten beğenirseniz ve benim olsun derseniz kahvenizi bitirdikten sonra satın alabilirsiniz.Kahve fincanlarının fiyatları yirmi beş lira ile yüz lira arası değişiyor çünkü her kahve fincanının işlemesi ya da seramiği aynı kalite de olmuyor.
Köpek severlerin daha doğrusu hayvan severlerin buraya bayılacağına bir kanıtta işte bu sevimli köpek Behzat. Kafenin girişinde de lütfen Behzat'a yemek vermeyiniz yazıyor. Kendisi o kadar uslu bir köpek ki sevmemeniz mümkün değil. İşte bu hayvan sever antika kafenin içinden bir fotoğraf. Benim burada en çok sevdiğim detay ise arkamda güneş ışığı nedeniyle okunmamış olan Pastane yazısı.Seksenler dizisindeki tatlıcılar gibi olmuş ve bu kafenin konsepti ile harika bir uyum sağlamış.İnsanın o dekoru görüp limonata içen iki sevgiliyi hayal etmemesi mümkün değil.Kafenin içinde dikkat edilecek bir çok detay ve eşya olduğunu yazımın başında söylemiştim.Bunlar arasında yine çok beğendiğimiz eski dergilerdi.1961 yılına ait dergileri görmek gerçekten çok güzeldi.İnsanın hemen alıp bir göz atası geliyor. Ayvalık'ta bir çok antikacı gördük ama antika dükkanını kafeye çeviren hiç denk gelmemiştik o yüzden bu fikri kim ortaya attıysa tebrik etmek lazım bence oldukça başarılı bir girişim olmuş.
Bir diğer hoşuma giden vitrin ise bu vitrin oldu.İçindeki oyuncakların ilk günkü gibi iyi durumda olmaları mı desem, oyuncakların sevimliliği mi desem ne desem bilemiyorum bu köşeyi övmek için.Şimdi benim avrupa bloglarımı ya da diğer bloglarımı okuyanlar bilir ben asla beğenmediğim bir mekanın blogunu yazmam.Yazdıklarımın iyi yanlarını da kötü yanlarını da dile getiririm ama bu mekanın kötü diyebileceğim hiçbir yerini bulamıyorum şu vitrinin tatlılığına bakar mısınız? Yine bloglarımı okuyanlar bilir Hollandali erkek arkadaşımla avrupayı ve Türkiye'yi karış karış gezip mekanları değerlendiriyoruz, yemeklerine kendimizce puan veriyoruz.Burayı onsuz gezdiğim için çok pişmanım.Bir sonraki Ayvalık gezimde mutlaka onu da bu kafeye getireceğim.
İşte benim yazımın başında bahsettiğim Atatürk büstünü de bu fotoğrafta görebilirsiniz.Hangi Türk burada oturmak ve bir fotoğraf çekilmek istemez ki? Caramel kafe bizim kalbimizi kesinlikle bu köşeyle kazandı. 10 Kasım da Ayvalık'ta oluşumuz ve böylesine güzel bir köşeyi keşfedişimiz de ayrıca anlamlı oldu.Her haliyle Ayvalığı da Caramel kafeyi de çok sevdik. Ayvalık'a yolu düşen herkese burayı ziyaret etmelerini, ev yapımı olan taze keklerini denemelerini, kahvelerini antika kahve fincanlarında içmelerini tavsiye ederim. Bir sonraki mekan değerlendirmesinde görüşmek üzere, hoşçakalın!
Fotoğraf galerisi