"Ege'nin karşı yakası Atina"
Öğrencilik hayatımın son döneminde yaşadığım Atina,biz Türkler için her zaman gidilmesi en kolay ancak bir o kadar da gidilemeyen bir şehir olmuştur.Yaklaşık bir saatlik uçak yolculuğu olmasına rağmen,gitmeyi her defasında ertelediğimiz bu Antik şehir tarihi birikimi,mimarisi,kültürü ve yemekleriyle ömrü hayatımızda bir defa da olsa ziyareti hakediyor.5 aylık gözlemlerimi anlatacağım bu yazıyı umarım keyifle okursunuz.
Ege'nin karşı yakasındaki Atina,Yunanistan'ın başkenti olup yaklaşık 4 milyon insanın yaşadığı bir şehir.Her ne kadar 18 milyona yakın nüfuslu bir şehirde yaşadığımız için bu rakam bize az gelsede Atina Yunanistan'ın en kalabalık şehri.Tarihsel sürecine baktığımızda 5.yy'dan bu yana birçok medeniyete ev sahibi olan bu şehir aynı zamanda demokrasinin,sanatın ve felsefenin başlangıç yeri olarak da kabul görmektedir.Öyle ki dünya tarihinin nadide yapılarından biri olan Parthenon,demokrasinin çıkış noktası olarak bilinir.Antik Yunan mimarisinin zirvesi olarak görülen bu yapı,tarihsel sürecinde kilise,cami,hatta cephane olarak kullanılmış.Mimari özelliklerinden kısaca bahsedecek olursak, dor düzeni ile inşa edilmiş olan bu tapınak basit ve sade sütunlarla ayakta durmakta.Kısa kenarı 8,uzun kenarı 17 sütundan oluşmakla beraber tepede bulunmasından dolayı Atina'nın her yerinden görülme imkanına sahip.Özellikle akşamları ışıklandırmalardan dolayı Parthenon manzarasına sahip bir mekanda kahve içmek oldukça keyifli:)
Bir mimar olarak dünyanın sayılı eserlerinden biri olan Parthenonu inceleyebildiğim için şanslıydım.
Atina'ya erasmus için gitmeden önce Türk olmamdan dolayı acaba sorun yaşar mıyım diye birtakım kaygılarım vardı.Şunu söyleyebilirim ki yaşadığım 5 aylık süreçte en ufak bir sorunla karşılaşmadım.Tarihsel yaşanmışlıklardan dolayı devlet nezdinde kızgınlıklarını elbette gördüm.Mesela parlemento binasının hemen önündeki şehrin en büyük meydanı Sintigma'da,ülkemizin Karadeniz bölgesini yani onlara göre Pontus bölgesinin kendilerinin olduklarını ve bir gün orayı geri alacaklarına dair miting yapıyorlardı.Yine birçok kişiye İstanbul adını söylediğimde her defasında Constantinapolis ile teyit ettirme çabasına giriyorlardı.Atina'da bulunduğum süreçte Olympiacos ile Fenerbahçe basketbol takımları arasında oynanan maç öncesi iki kulübün satışa sunduğu tshirtler ve vermek istediği mesajlar medyada oldukça yankı uyandırmıştı.
İstanbul'da iken Yunanistan'ın ekonomik ve siyasi durumu ile ilgili yapılan haberleri abartılı buluyordum.Elbette ekonomik ve siyasi kriz vardı ama sonuçta yıllarca Avrupa Birliği'nin el üstünde tuttuğu Yunanistan ne kadar kriz yaşayabilirdi ki diye düşünürdüm.Oysa gidince gördüm ki ülkenin özellikle son on yılda girmiş olduğu süreç gerçekten çok ciddi boyutta.Sosyal,ekonomik ve siyasi olarak bir çıkmazda olduğunu yaşadığım süreçte çok iyi gördüm.Yunan ekonomisi 2008-2013 yılları arasında yüzde 23 küçüldü. 5 yılda ise işsizlik yüzde 9.5’tan Avrupa Birliği’ndeki en yüksek seviyeye, yüzde 26.8’e kadar yükseldi. Gençlerde ise işsizlik yüzde 60 ile rekor seviyelere ulaştı.Son yıllarda bu rakamları düşürmek için yapılan seçimler,halkın belini tamamen bükmüş durumda.Her seferinde bir umutla gittikleri sandıklardan hep hüsran yaşadıkları için artık krizle yaşamaya alışmış durumdalar.Ben Atina Teknik Üniversitesinde eğitim görmeye çalıştım."Görmeye çalıştım" diyorum çünkü bir gün derse gidiyordum öğrenciler grevde oluyordu,diğer gün hocalar grevde oluyordu,diğer gün ise resmi tatillerinden birine denk geliyordu.Kendi ülkemizde nadir gördüğümüz durumları Yunanistan'da sıklıkla görmek özellikle eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçların ne kadar geride olduğunu gördüm.
Sintigma meydanında çekmiş olduğum bir kare.Yunanistan'ın son yıllarda yaşamış olduğu süreci kısa şekilde bu Yunan vatandaşı oldukça iyi anlatıyor.
Okulumun bulunduğu "Exarchia" bölgesi Yunan gençlerinin yoğunlukta yaşadığı bölgeydi.Gazetelerde üç beş günde bir polisler ile gençler arasından çatışmaların çıktığı,biber gazlarının copların havada uçuştuğu haberlerini okumak oldukça doğal.Geçtiğimiz yıllarda bir Yunan gencin olaylar esnasında polis kurşunuyla ölmesinden sonra çatışmalar çok daha artmış durumda.Şehri gezerken polis araçlarını sıklıkla görmeniz mümkün.Bu tarz problemlerin üstüne mültecilerle ilgili çözüm de bulamamış Yunan hükümeti.Kentsel planlama dersim için yaptığım araştırmada şehrin en önemli birkaç meydanından olan Victoria ve Omonia meydanlarının Afgan ve Suriyeleri mültecilerin yaşam alanı olmuş olduğunu gördüm.Mültecilerle yaptığım her röportaj aslında dram içeriyordu.Her biri savaştan kaçmış,Ege denizinde yaşam mücadelesi vermiş ve geldikleri bu şehirde de açlık ve yokluk karşısında mücadele ediyorlardı.Malesef yaşamış oldukları yoksulluk bir takım insanlar tarafından kullanılıyordu ve bazılarının cinsel suçlara kadar pek çok illegal işte kullanıldığını öğrendim.İşsizlik verilerine göre dört kişiden birinin işsiz olduğu,sosyal düzenin aşağı seviyelerde olduğu bir şehir için akşamları sokaklarda olmak açıkçası pek de güvenilir olmuyordu.Nitekim konuştuğumuz hocalarımız dahi üstüne basa basa akşamları meydana gitmememiz gerektiğini söylüyorlardı.
Şehrin en önemli meydanlarından biri olan Victoria meydanının durumu.
Bir öğrenci olarak Atina'da yaşamanın,birçok Avrupa ülkesine nazaran daha kolay olduğunu söyleyebilirim.Bir kere ulaşım anlamında neredeyse hiç sorun yaşamıyorsunuz.Her yere yürüyerek ulaşmak münkün.Benim evim Kypseli bölgesindeydi.Arkeoloji müzesinin hemen yanındaki okuluma yürüyerek ulaşmak 25-30 dakikamı alıyordu.Eve iki dakika uzaklıktaki otobüs durağından otobüse de ulaşım sağlamak mümkün ancak ben genellikle yürümeyi tercih ediyordum.Şehirde iki metro hattı olduğunu söyleyebilirim.İlki havalimanından şehir merkezine,ikincisi ise Pire'ye olan metro hattı.Pire yani Pireaus,zamanında bir liman şehriyken sonrasında Atina'ya bağlanmış.Aslında Pire ile Atina, Olympiacos-Panathinaokos rekabetinden dolayı oldukça meşhur.Dünya'nın sayılı derbileri arasında olan bu iki kulübün her maçı ayrı bir öneme sahip.Biz Türklere de futbol holiganlığı bakımından oldukça benziyorlar.Her ne kadar Türk takım holiganlıkları son yıllarda azalsa da Yunanistan'da bu durum halen devam etmekte.Pire'de bir yapıyı incelemeye gittiğimde görüştüğüm kişiyle havadan sudan konuşurken cümlenin bir yerinde Panathinakos lafı geçmişti.Panayı duyar duymaz sanki düşmanından bahsedermişçesine coşmasını hayatım boyunca unutamam sanırım:)
Kültürel özellikleri göz önünde bulundurursak Atina'da yaşamak ülkemizde bir Ege şehrinde yaşamaktan neredeyse pek bir farkı yok.Yolda nazar boncuğu satanlardan tutun,bazı kafelerde amcaların tavla oynamasına kadar birçok olaya şahit oldum.Avrupalılar içerisinde bizlere birçok açıdan en çok benzeyen ülke Yunanistan.Tarihsel etkileşimlerle beraber müziklerimiz,yemeklerimiz çok benzerlik göstermekte.Öyle ki en önemli turistik yeri Monastiraki sokaklarında gezerken her yerde dönercileri görmek mümkün.Cacı-ki,dolma-ki gibi sonunda sadece iki harf farkı olan yemeklerimizi her yerde görebilirsiniz:)
Bir çoğu 80-90 yıllık olan bu restoranların bizim Bursa kebapçılarımızdan tek farkı helal kesim durumu sanırım:)
Atina'yı üç dört günden tamamen gezmek mümkün.Nitekim İstanbul'dan gelen misafirimi tüm Atina'yı gezdirebilmiştim.Şehrin birçok önemli noktası yürüme mesafesinde olmasından dolayı hızlıca gezebilmiştik.Bahsettiğim üzere Monastiraki şehrin en önemli meydanı diyebiliriz.Hemen meydanda bulunan Cizderiye cami 18.yy'da inşa edilmiş sonrasındaki süreçte ise müzeye döndürülmüş.Ayrıca internette okuduğum ek bir anektod.Atina dünyada üzerindeki başkentler üzerinde cami bulundurmayan tek başkent.Şehrin bazı bölgelerinde birkaç mescit mevcut.Buralarda ibadetleri yerine getirmek mümkün.
Monastiraki meydanında bulunan A for Athens'te oturup kahve içmenizi özellikle tavsiye ederim.
Monastirakinin hemen arkasında bulunan Plaka bölgesi Yunan halkının ve turistlerin keyiflice oturup kahve içebildikleri en işlek bölgelerden biri.Şirin ufak kafelerin ve tavernaların bulunduğu bir yer.Kot farklarından dolayı merdivenlerle kafelerde oturmak mümkün.Plaka ve Anafiotika bölgeleri mimarisiyle İtalyan evlerinin hatırlatmıştı bana.Atinada her yer graffiti iken temiz kalmış ve özenle korunmuş renkli pencereli ve kapılı evler görmeniz mümkün.
Plaka'nın meşhur merdivenleri.
Atina'da geçirdiğim beş ay benim için farklı bir tecrübe oldu.Kültürel benzerliklerden dolayı her ne kadar tam bir Erasmus tecrübesi olarak görmesem de komşuda olan biteni görmek,yeni dostluklar kurmak ve dışarıdan ülkemizi görmek açısından benim için önemliydi.Kısmet olursa yıllar sonra Atina'yı tekrar ziyaret edip ne durumda olduğunu görmek çok istiyorum.Bu kısa süren macera ülkemin kıymetini bilmek açısından ayrı bir şükür sebebi oldu.Yolunuzu en yakın zamanda Atina'ya düşürmeniz dileğiyle ... :)
Fotoğraf galerisi
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)