Atina'da Yaşam
Biliyorsunuz ki Atina, Yunanistan'ın başkenti ve en büyük kentidir. 3400 yıllık geçmişiyle dünyanın en eski şehirlerinden biridir.Eski Yunan medeniyetinin de merkeziydi. Etrafı tepelerle çevrilidir ve yalnız batı kısmı açıktır. Nüfusu yaklaşık 4 milyon kişi. Karşılaştırma yapabilmeniz için söylüyorum neredeyse İstanbul'un 4'te biri. Yani aslında 4 ay boyunca yaşamaya çalıştığım yer o kadar da karmaşık, büyük, zor bir yer olamaz değil mi? İster istemez böyle düşünüyor insan ama tabiki de çok zor yanları da vardı. Neyse hep beraber kötü yanlarını daha az düşünmeye çalışalım.
Modern bir kimliği olan Atina, antik çağlarda, şimdi de olduğu gibi ticaret ve kültür merkeziydi. İnsanlık tarihinin büyük izleri olan Antik Yunan medeniyetinin merkezi uzun yıllar Atina olmuştur. Atina, mitolojisiyle,antik tarihiyle,tavernasıyla,tanrıçalarıyla,efsaneleriyle çok çeşitli bir şehirdir.
Atina aynı zamanda medeniyetin,demokrasinin doğuşu olarak tanımlanan özel bir şehir ve Yunanistan'ın en büyük şehridir. Zamanında bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Özellikle felsefe ve sanat adında çok büyük adımlar atılmıştır. Roma,Bizans ve Osmanlı dönemlerinde birçok değişime uğramıştır. Açıkçası özellikle Parthenon'un, Osmanlı zamanında camii olarak kullanıldığını bilgisini duyunca baya şaşırmıştım.
Bildiğiniz üzere, ülke ekonomik krize girdikten sonra bir türlü toparlanamadı. İşşiz, evsiz insanlar çok fazla. Sokakta yürürken, kendi memleketenize kıyasla fazlaca böyle insanları görüyorsunuz. Özellikle Omonia ve Victoria meydanlarının çevreleri sizi rahatsız edebilcek insanlarla dolu ve de sokakları bir o kadar da temiz değil. Ayrıca da ekonomik krizden dolayı, dükkanların çalışma saatleri çok tuhaf. Öğlen 15:00'da kapatıyorlar, 17:00-18:00 civarı tekrar açıyorlar. Bazı günler ise hiç açmıyorlar. Pazar günleri zaten bütün dükkanlar kapalı, market de dahil. Bankalar da 13:00-14:00 civarı tamamen kapatıyorlar ve bankalarla alakalı çok ilginç bir şey söyleceğim. Günlük ve haftalık para çekme limitleri var. Günlük hatırladığım kadarıyla 300 euro gibi bir miktardı.
Ulaşım. Şehirde bütün önemli noktalar birbirine yakın. Eğer merkeze yakın bir konumda ikamet ediyorsanız her yere yürüyerek gitmek sizin için zor olmayacaktır. Benim okulum, hemen National Archeological Museum'un yanında, yani çok merkezi bir konumda yer alıyordu. Toplu taşıma kullanmaya çok fazla ihtiyaç duymuyorduk ve arkadaşlar garip bir şey daha söyleyeceğim. Toplu taşımada bilet kontrolü asla yok. Ne otobüste ne metroda yok. Hatta ve hatta havalimanı ulaşım metrosunda dahi yok. Havalimanı metrosunu ayrı tutuyorum çünkü otobüs bileti tam 1.40 euro, öğrenci için 0.60 euro ama havalimanı metrosu 5 euro. Yani az bir miktar değil. Onda dahi asla kontrol yapmadılar. Bu sebeple otobüs,metro taşımacılığını herkes kullanabiliyor bu da güvenlik açısından kendinizi biraz kötü hissetmenize neden oluyor. Demek istediğim pek iyi anılarım olduğu söylenemez.
2004 Olimpiyat Oyunları’nın hazırlığı kapsamında kentin ulaşım sisteminde önemli düzenlemeler ve iyileştirilmeler yapılmış.Bu şekilde metro ve otobüs hatları daha da kullanılır hale getirilmiş.Ve de neredeyse bütün yerler yaya yollarıyla birbirine bağlanmış. Ama biz gittiğimizde çok da böyle bahsedilen şekilde bir şeyler göremedik.
Atina'nın para birimi Euro. Avrupa Birliği'ne girdikten sonra kendi para birimlerinden euroya geçtiler. Bu da biraz ülke ekonomisini sarstı.
Yemekler. Yemek konusunda bizim kültürümüzden çok farklı şeyler olduğu söylenemez. Caciki,cacık oluyor. Fasulada,fasulye. Döner,gyros.Anlamışsınızdır...
Souvlaki denemenizi öneririm. Ekmek arasına patates,domates ve yoğurtla yaptıkları güzel bir sos ekleyip yapıyorlar. Yoğurtları aşırı lezzetli. Aslında bir nevi tuzsuz süzme yoğurt ama insanın yedikçe yiyesi geliyor.
Ve kesinlikle kesinlikle önermek istediğim dondurmacı Monastiraki'de bulunan Davinci. Gidin ve yiyin. Tek diyebilceğim şey bu.
Atina'nın denize kıyısı yok ama Yunanistan'ın etrafı denizle çevrili olduğu için burada balık mahsülleri çok yaygın. Biz Pireaus'tayken balık yemiştik,çok da lezzetliydi. Sizde eğer giderseniz kesinlikle balık yemeden dönmeyin. E çünkü Akdeniz ülkesi,yemezseniz döverler.
Plaka ve Anafiotika bölgelerinde bulunan cafe ve restorantlar kot farkından dolayı bu şekilde konumlanmış. Merdivenlerle, kot gittikçe yükselirken arkanızı dönüp baktığınızda şehrin bir kısmını yukardan izleyebilme şansınız oluyor. Acropolis ve diğer küçük tepecikleri seçmek hiç de zor değil. Çünkü Atina'daki imar yönetmeliğine göre yapılan bütün yapılar Acropolis'in silüetini kapamamak adına 5-6 kattan sonrasına izin vermiyor. Bu da güzel bir manzara elde edilmesini sağlıyor.
Atina'nın bu bölgeleri Osmanlı zamanında kalma bölgeler. Restorasyonla günümüze bu şekilde gelmeyi başarmış yerler.Sadece üzüldüğüm nokta bir zamanlar bizim topraklarımız olan bu topraklarda şu an bir tane bile halka açık cami olmaması.
Biraz da Atina'nın havasından bahsedicek olursak, Atina hava durumu Türkiye ile oldukça benzerlik gösteriyor. Sonbahar,ilkbahar,yaz mevsimlerinde görmek istediğiniz yerleri oldukça rahat bir şekilde gezebilirsiniz.
Bu fotoğrafı Monastiraki'de A for Athens'in teras katında meydana doğru çekmiştim. Elimde de Yunan kahvesi var. Türk kahvesiyle kıyaslama yapıcak olursam sadece daha hafif. Evet sadece tek farkı Türk kahvesinden daha hafif şekerli bir tadı olması olabilir.
Başka bir mekan önerisi 360.Burası da Monastiraki meydanı'nda bulunuyor. Ve aynı A for Athens'teki gibi akropolis manzarası görülmeye değer. Ama burası biraz daha kokteyl kafe gibi. O yüzden A for Athens bu konuda daha iyi.
Meydanda hemen ortada gözüken yapı, Cizderiye Camii. 18.yüzyıldan kalma Osmanlı Camiisi. Şu an camii olarak değil müze olarak kullanılıyor. Camii demişken de Atina'nın, Avrupa'da camii bulundurmayan tek başkent olduğunu biliyormuydunuz?
Bu son fotoğraf ise benim okulum. Evet sizde görebiliyorsunuzdur, böylesine tarihi bir bina nasıl olurda böylesine tuhaf grafitilerle yok edilir. Yok edilmesinin üstüne bunu kapamaya da çalışmıyorlar. Bu şekilde duruyor. Ve hiçbir şekilde temizlik olayı yok. Yıllardır bu şekilde duruyor ve üstüne eklemelerde cabası.
Atina'da her yer tarihi kalıntı. Hiç beklemediğiniz bir anda , ister mağaza olsun ister yol üstü olsun karşınıza çıkıyor. Bu kalıntıları koruma konusunda başarılılar. Mükemmel bir şekilde koruyabildikleri kadar çok tarihi kalıntı korumuşlar. Hatta bir meydandaki Zara mağazasının içinde bile tarihi kalıntı vardı. Yerin altında camekan bir şekilde. Siz alışveriş yaparken o kalıntıların üstünden geçiyorsunuz. Sanki o kadar doğal ve normal bir şeymiş gibi onlar için. Çünkü her yerde bu şekilde kalıntılar var.
Ve her yerde küçük mitolojik yunan tanrıçalarının sembollerini,heykellerini görebiliyoruz. Sokakta yürürken,herhangi bir kafeye oturunca.Ama şunu söyleyebilirim tarihsel açıdan hayal kırıklığına uğratmayacak,sizi tatmin edecek bir yer. En azından güzel bir tecrübeydi diyebiliyorum.
Fotoğraf galerisi
Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?
Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!
Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →
Yorumlar (0 yorum)