Amsterdama devam

Tarafından yayınlandı flag-tr Fatih Gönültaş — 4 yıl önce

Blog: Amsterdam deneyimim
Etiketler: flag-nl Erasmus blog Amsterdam, Amsterdam, Hollanda

Merhaba , Amsterdam yazıma kaldığım yerden devam etmek istiyorum . En son  red Light caddesinden ve orada yaşadığım  veya gördüğüm şeylerden ve sihirli mantarlardan bahsetmiştim. Şimdi ise onun devamını sizlere büyük bir keyifle ve hala o anı yaşarcasına sizlere yazarak anlatmaya devam edeceğim.

Red Light caddesinin ucu dam meydanına çıkmaktaydı ve ben baştan başa yürüdükten sonra sokakta dam meydanına vardım ama tabii ki telefona bakarak yani sürekli elimde Google çevrimdışı haritalar var. Neyse dam meydanı çok geniş ve renkli bir yer . Meydanın ortasında Hollanda sembolleri ve heykelleri var. Özellikle dikkatimi çeken aslan heykeliydi nasıl sa Madrid’de ayı vardı burada da aslan var gerçekten harikaydı. Sonra etrafta sürekli fotoğraf çekindim tabii hiç dururmuyum ben hhahhh. Ve oturdum biraz öylece şehri izledim. Sizlere demiştim ki birinci yazıda insanların çoğu bisiklet kullanıyor . Aynen öyle arabalara kırmızı ışık yandımı bir sürü bisikletli insanlar karşıdan karşıya geçiyor ve sonra tramvaylar geçiyor sonra tekrar arabalar. İzlemesi bile çok zevkliydi göz alıcı bir güzellik , tutku. Neyse akşam olmadan gezmem lazım her tarafı ve hemen yola koyuldum.

Dam meydanından ayrıldıktan sonra vangog müzesine gitmek istedim ve yola çıktım. Yolda giderken üçgen çatılı evler çok şirinlerdi harikaydı resmen . Hani filmlerden masallardan çıkmış gibiydi. Bol bol fotoğraf orada da çektikten sonra yola devam . Ve büyük bir geniş aynı zamanda bina gördüm meğerse binanın arka tarafındaymışım be saksafon sesi geliyor hafif hafif ama bi o kadar kulağın pasını alıcı tarzda . Neyse bende merak uyandı ve zaten vangog müzesinin yol üstü bir yermiş ben de görmek istedim en azından geçerken belki bit foto alırız diye. Sonra ön tarafına doğru yürümeye başladım ve attığım her adımda ses biraz daha yükseliyordu adete ve git gide ben daha ha heyecanlanıyordum . Çünkü gerçekten müzik sesi çok güzeldi . Ve artık müziğin kaynağına ulaşmıştım , bir tane yaşlı adam resmen sanatın dibine vuruyordu elinde ki saksafon resmen farklı bir birey gibi kendini tüm dünyaya kanıtlamak istercesine hedefine sımsıkı sarılan bir kaplumbağa gibi bizim kulağımıza giriyor ve çıkması uzun sürüyordu. İşte öyle sözcüklerle anlatılmayacak anlardan biriydi . Aslında düşünüyorum ne kadar insan beni anlayabilirdi ki şimdi belki siz okurken sizlere çok saçma geliyordur ama öyle !! dediğim gibiydi sanki düş kuran bir çocuk misali masum dakikalar idi benim için.

Ve ben aslınsa sonradan farkettiğim rijk müzesi önüne gelmiştim. Burası da çok ihtişam dolu bir yerdi belli oluyordu içeri girmesem de . Heybetini almış bir kale gibiydi , işte ben buradayım gelin ve benden ders ve bilgi kültür alın der gibi duruyordu . Fakat benim zamanım kısıtlı idi ve bende bu zamanımı vangog müzesine girerek ve vondel parkçıta gezerek harcamak istiyordum. Zaten vagog ve rijk arasında yaklaşık altıyüz metre ile yediyüz metre arası bir mesafe vardı. Bende hızlı adımlar ile vangog müzesine ulaştım. Sıra vardı ve girdim sıraya . Ama ben sanıyorum giriş biletini sıranın sonunda alıcaz . Meğerse öyle değilmiş müzenin yanında bina var orada satılıyormuş . Ve gittim Oraya kadın vardı camın arkasında . Seslendim dedim bilet istiyorum . Ve o bana internetten aldın mı dedi. Halla halla daha az önce adam dedi oradan hallet diye ne interneti. Neyse ben yok dedim  ve dedi internet Alman lazım sonra buradan ben çıkarıcam dedi ve ben tamam dedikten sonra , bugün için kalmadığını yarına sadece bir tane bilet kaldığını dedi. Hahahhahh gülüyorum ama çok sinir olmuştum o zaman gerçekten hay dedim şansımı taaa. 

Ayrıldım oradan bi sinirle sonra vangog müzesinin arkasında bahçe var dedim orada bir soluklanayım. Gittim biraz ilerledim birde ne gördüm yok artıklk hahah Türkiye başkonsolosluğu hahah. Yavaş yavaş yaklaştım yanına ve öyle bakındım kapıda yazı vardı kağıt asmışlar giriş arka taraftan yazıyordu Türkçe . Neyse öyle biraz durduktan sonra biraz foto çektim ve ayrıca america baş konsolosluğunun bizimkinin solunda Rusya  başkonsolosluğunun ise sağında olduğunu fark ettim. İki dünya süper devi arasında kalmışız arkadaş hahahah . Daha bakındım öyle sonra hani YouTube kanalım için biraz video felan çektikten sonra vondel parka yani büyük içinde göl olan doğal bir yaşam alanı. 

Vondel parka giderken yavaş yavaş yeşillikler kendini göstermeye ve temiz hava gelmeye başlamıştı . Gerçi Hollanda sa yeşillik çok fakat vondel park ayrı tabii büyük bir alana yayılı ve bir çok hayvan türüne ev sahipliği yapan bir doğal park. Neyse beton yollardan sonra toprak yola çıktım , heryer yeşil ve yeşilimtrak ağaçlar çoğalmaya ve güneş yok olmaya başlamıştı. Gölden yansıyan güneş işınları çok güzel bir hava katıyordu ortama ve göldeki karabataklar , ördekler ses çıkararak insana huzur veriyordu . Uzun zaman olmuştu böyle doğal ortamda bulunmayalı insanın ruhu dinleniyordu. Zaten hollandalı insanlar burada günün her saatinde gelip koşu yapıyorlarmış e tabii böyle bir ortam olucak onlarda kaçırıcak . Millet köpeklerini gezdiriyordu , ve bir tane bayan küçük bir Kaniş cinsi köpeğini zor zapediyordu çünkü köpek artık sal beni bırak gideyim gerçek evime dercesine bir mücadele sergiliyordu . 

Ve gölün ortasına çimlerin otların yanına tahta köprü yapmışlardı o da harika bir perspektif bakış açısı katıyordu . Ben biraz daha durduktan sonra terminale doğru yola çıktım ve gece kalıcak yerim yoktu onun için terminalde yatarım diye düşündüm. Ve geldim terminale ama bir soğuk varya için titrer bende ne yapalım ne yapalım derken dedim bi booking e bakalım belki ucuz buluruz. Öylede oldu normalde yirmibeş euro’luk yer on nokta doksan sentti. Gerçekten çok mutlu olmuştum. Ve yerini saptadıkatan sonra yola koyuldum. Yaklaşık dört kilometre sonra vardım garaja yakın sayılır dı sonuçta sabah dörtte Rotterdam otobüsüm vardı. Neyse vardım ve yemek vs atıştırdım. Gerçi ne atıştırmak Türkiye’den getirdiğim hazır çorba yı kaba döktüm öyle işte . Neyse bunu bulamayan var diyip yedim gitti . 

Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Rotterdam yazısı bunun devamı niteliğinde sayılır. 


Fotoğraf galerisi


Yorumlar (0 yorum)


Kendine ait Erasmus blogunun olmasını ister misin?

Yurtdışında yaşamayı tecrübe ediyorsan, tutkulu bir gezginsen veya yaşadığın şehri tanıtmak istiyorsan... kendi blogunu oluştur ve maceralarını paylaş!

Erasmus blogumu oluşturmak istiyorum! →

Hesabınız yok mu? Kaydol.

Biraz bekleyin lütfen

Koşun hamsterlar! Koşun!